şimdiki zaman sadık...
24 Şubat 2013 Pazar
EŞEK SESİ
'' Seslerin en çirkini eşek sesidir..'' diye geçer Lokman Suresi 19. ayette.. arkasındaki manaya bakmaktır önemli olan.. oysa köylerde eşek sesi kulağa çok ta kötü gelmez.. ayeti duyanlar Yaradan kendi yarattığı varlığa neden çirkin desin, neden beğenmesin diye düşünür elbet.. asıl olana bakınca iş değişir.. Eşek sesini ya acıktığında ya da şehveti kabardığında çıkarırır yani bir çıkar söz konusudur ortada.. o yüzden seslerin en çirkini eşek sesine benzemesi de budur.. Her neyse gelelim sonuç bölümüne eşeğin adamlığıdır.. Ve anırır.. Asıl eşeklik adamın eşekliğidir.. diye bağlayalım.. Rabbim sesimizi eşek sesi olmaktan korusun diyerek noktayı koyalım..
2 Aralık 2012 Pazar
Hollanda'ya Hoşgeldiniz!
Bir bebek sahibi olacağınızı anladığınızda yaşadığınız duygu, İtalya'ya güzel bir seyahat yapmaya benzer. İtalya hakkında bir sürü kitap, broşür alırsınız. Harika planlar yapmaya başlarsınız. Collessium, Mikelanjelo'nun Davut'u, Venedikte gondollar..İtalyanca bir kaç sözcük bile öğrenirsiniz. Her şey çok güzel ve heyecan vericidir.
Aylar süren beklemenin ardından o gün gelir, çatar. Bavullarınızı toplar yola çıkarsınız. Bir kaç saat süren yolculuktan sonra, uçağınız hava alanına iner.Hostes mikrofonu eline alır ve;
- ''Hollanda'ya hoş geldiniz!'' der.
- '' Hollanda mı? '' dersiniz.
'' Ne Hollanda'sı ? Ben İtalya 'ya bilet almıştım. Benım İtalya'ya gitmem gerek. Tüm yaşamım boyunca oraya gitmenin hayalini kurdum ben.''
fakat uçuş rotasında bir değişiklik olmuş, Hollanda'ya inmişsinizdir. Dahası kalmanız gerekir. Önemli olansa; sizi korkunç, iğrenç, açlığın ve hastalıkların pençesindeki pis bir yere bırakmamış olmalarıdır aslında. Sadece farklı bir yerdesinizdir. Alışverişe çıkıp yeni broşürler- kitaplar almanızi yeni bir kaç sözcük öğrenmeniz gerekmektedir, sonuçta...
Ve belki, daha önce hakkında hiç bir şey bilmediğiniz insanları tanımak zorunda kalacaksınızdır.
Gittiğiniz yerse, sadece farklı bir yerdir. Oradaki yaşam belki İtalya'dakinden daha yavaştır. İtalya kadar etkileyici de değildir. Fakat, bir süre orada öylece kaldıktan sonra; nefesinizi tutar ve etrafınıza bakarsınz. Yel değirmenlerini fark edersiniz... Etrafınızı saran, oraya ait ne kadar güzellik varsa her şeyi fark edersiniz.. Ve laleleri...Fakat tanıdığınız herkes İtalya 'ya gidip gelmektedir. Sürekli orada geçirdikleri güzel anılarını anlatmaktadırlar...
Aylar süren beklemenin ardından o gün gelir, çatar. Bavullarınızı toplar yola çıkarsınız. Bir kaç saat süren yolculuktan sonra, uçağınız hava alanına iner.Hostes mikrofonu eline alır ve;
- ''Hollanda'ya hoş geldiniz!'' der.
- '' Hollanda mı? '' dersiniz.
'' Ne Hollanda'sı ? Ben İtalya 'ya bilet almıştım. Benım İtalya'ya gitmem gerek. Tüm yaşamım boyunca oraya gitmenin hayalini kurdum ben.''
fakat uçuş rotasında bir değişiklik olmuş, Hollanda'ya inmişsinizdir. Dahası kalmanız gerekir. Önemli olansa; sizi korkunç, iğrenç, açlığın ve hastalıkların pençesindeki pis bir yere bırakmamış olmalarıdır aslında. Sadece farklı bir yerdesinizdir. Alışverişe çıkıp yeni broşürler- kitaplar almanızi yeni bir kaç sözcük öğrenmeniz gerekmektedir, sonuçta...
Ve belki, daha önce hakkında hiç bir şey bilmediğiniz insanları tanımak zorunda kalacaksınızdır.
Gittiğiniz yerse, sadece farklı bir yerdir. Oradaki yaşam belki İtalya'dakinden daha yavaştır. İtalya kadar etkileyici de değildir. Fakat, bir süre orada öylece kaldıktan sonra; nefesinizi tutar ve etrafınıza bakarsınz. Yel değirmenlerini fark edersiniz... Etrafınızı saran, oraya ait ne kadar güzellik varsa her şeyi fark edersiniz.. Ve laleleri...Fakat tanıdığınız herkes İtalya 'ya gidip gelmektedir. Sürekli orada geçirdikleri güzel anılarını anlatmaktadırlar...
Ve yaşamınız boyunca '' Evet. Benim de gitmem gereken orasıydı. Bende aynı planı yapmıştım.'' dersiniz. sırf bu nedenle duyduğunuz acı asla, asla dinmez. Çünkü yitirdiğiniz hayal çok önemli bir hayaldir. Ancak; tüm yaşamınızı İtalya'ya gidemediğiniz için üzülerek geçirirseniz, Hollanda'nın güzelliklerinin hiç birinin tadını çıkaramazsınız...
Emily Perl Kinsley
20 Kasım 2012 Salı
Gözlük...
- Gözlük nereden gelir?
- Gözden.
- Göz nedir?
- Beş duyu organımızdan biri..
- Peki gözlük?
- Göz bozukluklarını düzeltmek için mercek denen camlardan yapılmış alet. Göze var birde..
- O ne demek ki?
- Su Kaynağı... Suyun çıktığı yer..
- Göz gözedir o zaman desene..
- Evet gözyaşlarımızın çıkış noktasını düşündüğümüzde göze denebilir.
Gözyaşı sudur. Su ise hayattır. Su yoksa hayat yoktur. Hayatın olmadığı yerde ise ölüm kol gezer. İnsan anne karnından terhis olmadan önce bile su hep vardır. fikir süzgecinden geçirip idrak etmek gerek bu kelimeyi. ve her ne kadar nisyan ile malul olsak ta zihnimize kazımalıyız o kutlu ayeti '' biz seni bir damla sudan yarattık''
- Gözden.
- Göz nedir?
- Beş duyu organımızdan biri..
- Peki gözlük?
- Göz bozukluklarını düzeltmek için mercek denen camlardan yapılmış alet. Göze var birde..
- O ne demek ki?
- Su Kaynağı... Suyun çıktığı yer..
- Göz gözedir o zaman desene..
- Evet gözyaşlarımızın çıkış noktasını düşündüğümüzde göze denebilir.
Gözyaşı sudur. Su ise hayattır. Su yoksa hayat yoktur. Hayatın olmadığı yerde ise ölüm kol gezer. İnsan anne karnından terhis olmadan önce bile su hep vardır. fikir süzgecinden geçirip idrak etmek gerek bu kelimeyi. ve her ne kadar nisyan ile malul olsak ta zihnimize kazımalıyız o kutlu ayeti '' biz seni bir damla sudan yarattık''
17 Kasım 2012 Cumartesi
KAĞIT KESİĞİ..
hani masa başında çalışmaya başlarsınız,
ve zaman geçer kaptırırsınız kendinizi öylece işe, güce
genellikle sağ tarafta bulunan müsvette kağıtlarda olur
ama onların arasında pusuya yatmış tilki misali
avını avlamayı bekleyen bambaska bir kağıt vardır ..
siz işinize odaklanmış onunla meşgulken
ya bir telefon çalar ya da ne bileyim bir şey
yazmanız gerekir o an
ve uzatrsınız elinizi o kağıtlarra doğru
işte uzattıgınız anda inceden bir sızıyla iliklerinize kadar
acıyı hissedersiniz derin ve çok fenadır bazen gunlerdır gecmez
bazen acayip zonklar..
bu durum çok kez gelmiştir başıma.. nasıl bir acıdır kağıt kesikleri ha bu durum bir de
zarfa para konduğunda da meydana gelir zarfın kapagını
kaptmak ıcın yalamk gerekır, zarfı yapıstırcam derken dilinizin kenara kaymasıyla kağıdın dili kesmesi, acısı, kanaması, zonkaması... abbbooovvvvv....
Rahmetli Dedelerime..
İkisi de çıkmaz aklımdan.. babamın babası Alı Osman dedem ben kucukkken vefat etti.. ve çok özlerimm bir hayal gibi hatırlasam da.. yoklugunuda hıssederım ne var sımdı yasaydı dıye... meslegımı almısım elıme, boyle gıttıgımde hedıyeler alsaydım ya sizlere sevındırseydım bır cocuk gıbı ne vardı sankı... ama takdırı ilahı.. cok severdım Alı Osman dedemı ve halende ruyalarıma gırer.. konuşmaz durur öylece..''torun yandı fırın '' derdı... normal boyluydu..beyaz sakalları vardı.. gözlugu vardı dıger dedemın aksıne şapkası değil namaz takkesı olur ya onu takardı..kuşağı vardı bir de beline dolardı da dolardı.. üşüdüğü için kuşak taktığını söylerdi.. çok özlüyorum sizleri be dede hele seni keşke yaşasaydınn..:(( yakın zamanda kaybettiğim dedem Abdurrahman dedeme şimdiki söyleyeceklerim.. memlekete gittiğim zamanlarda elinde sigarası hiç eksik olmazdı mesela rahmetlinin..birde hep yere diz üstü otururdu hiç bağdaş kurarak oturduğunu görmedim.. saatlerce öyle oturmasına rağmen dizleri ağrımaz uyuşmaz mıydı bilemedim.. ''oturamam kızım ben öyle alışmışım'' derdi.. üstelemezdim bende.. her dede de olduğu gibi benim dedemin de şapkası vardı..:) ve o şapkasız asla dışarı çıkmazdı.. bir sefer muzipliğim tutmuştu almıştım başından şapkasını..'' başım üşüyor demişti de.'' ben çok üzülmüştüm o öyle deyince.. anlayamamıştım çünkü onu..:( bir de dedemin gözlükleri vardı yakın gözlüğü, uzak gözlüğü, güneş gözlüğü.. akşamları güneş gözlüğü takardı.. gündüzleri güneşli günde normal diğer gözlüklerini takardı.. takılırdım dedeme.. '' dede Allah'ını seversen gece gece güneş gözlüğü takılır mı ? '' diye... :)) ama bir şey demezdi gene.. bir de saati vardı dedemin hatta saatleri köstekli cep saatleri... ona saat sorulduğunda sanki ona büyük bir görev verilmiş edasıyla saatini cebinden çıkarırdı ve söylerdi..çok hoşuna giderdi... işin komik yanı çalışmazdı saatler.. bir sefer denk geldi dede çalışmayan saati ne diye yanında gezdirirsin derdim.. cevap vermezdi...:) ama onun hoşuna gidiyordu.. bana hatıra bırakmasını istemeiştim kösteklilerden bi tanesını bana vermesını ıstemıstım.. bozuk olan çalışmayanı vermişti..:) hala durur ben de bir de tespihi var cebinden eksik etmediği... Abdurrahman dedemden son kalan hediye bir çalışmayan bozuk bir köstekli saat, bir de tesbih.. tesbihte nasıl benim oldu.. rahmetli dedem vefat edince annem tesbihini bizim evin ordaki camiiye bırakmış bir ramazan ayında konusu geçince kızmıştım.. teravih namazını kılmaya gittimizde camiiden yürüttüm dedemin tesbihini..:) anneme söyledim kızdı tabi ama yapacak bir sey yoktu.. benim olmuştu artık o tespihh...:) azcık aksi adamdı ama o da varsın olsundu.. sonucta kolay degıl 7 evlaat buyutup evlendırmek... bayat ve cevresındee yaptıkları hayır çeşmelerınden bahsederdıı.. caddede emırdağa dönmek için bazen mınıbus, otobus beklerken gösterırıdı elıyle uzakları '' su tepenın etegınde, su dagın ardında çeşmelerimiz '' diye.. Şuan da onlar Hak dünyada ben ise yalan unutmadım sizleri dede sizleri düşünerek üzerime düşen torunluk vazıfesını yapmaya çalışıyorum ölsenizde yasinler, fatihalar, sureler gönderiyorum ruhunuza.... Rabbim ulaştırıyodur, kabul ediyordur inşallah.. Rabbim mekanınızı cennet eylesın.. nur ıcınde yatın ınsallah...
29 Eylül 2012 Cumartesi
sol ayağım ve nasır..
kitaplarda okumuştum.. Mahkeme-i kübra kurulduğunda
onca insan toplanacak, bir araya gelecekti.. ölmeden önce ölenler
kolay tanınancaktı Resullulah tarafından.. teşbihte hata olmasın
yazıyordu kitapta ve bir sahabe
soruyordu Resul'e.. haşrolunduğumuzda bizi nasıl tanıyacaksın Ya Allah'ın Resulu..?
cevap veriyordu.. anlatıyordu sahabeye.. söyle bakalım. diyordu yüzlerce siyah at var..
o yüz siyah atın içinde de bir beyaz at.. ayırt etmen nasıl olur? ayırt ederim diyordu sahabe
Resullullah'a.. işte diyordu peygamber bende sizi öyle ayırtedeceğim abdest aldığınız uzuvlar nurdan parlayacak ve ümmetimi diğerlerinden ayırt edeceğim..
aklıma namaz kılarken bir de şu geldi namaz kılanların sol ayağının üzerinde namaz kılmaktan nasır oluşur..
seviyorum o küçük nasırı.:) ve zman zaman da düşünmüyor da değilim acaba peygamberimiz sol ayaktaki nasıra da bakar mı ki..? :)
onca insan toplanacak, bir araya gelecekti.. ölmeden önce ölenler
kolay tanınancaktı Resullulah tarafından.. teşbihte hata olmasın
yazıyordu kitapta ve bir sahabe
soruyordu Resul'e.. haşrolunduğumuzda bizi nasıl tanıyacaksın Ya Allah'ın Resulu..?
cevap veriyordu.. anlatıyordu sahabeye.. söyle bakalım. diyordu yüzlerce siyah at var..
o yüz siyah atın içinde de bir beyaz at.. ayırt etmen nasıl olur? ayırt ederim diyordu sahabe
Resullullah'a.. işte diyordu peygamber bende sizi öyle ayırtedeceğim abdest aldığınız uzuvlar nurdan parlayacak ve ümmetimi diğerlerinden ayırt edeceğim..
aklıma namaz kılarken bir de şu geldi namaz kılanların sol ayağının üzerinde namaz kılmaktan nasır oluşur..
seviyorum o küçük nasırı.:) ve zman zaman da düşünmüyor da değilim acaba peygamberimiz sol ayaktaki nasıra da bakar mı ki..? :)
23 Eylül 2012 Pazar
Yerdeki Yıldızlar..
Şimdi gelelim film hakkındaki düşüncelerime Ceylan;
Bloguma bakarsın dedim çunku bir cumleyle acıklanamayacak kadar özel bir film olduğu kanısına vardım..Neden mi? nedenleri de tek tek sıralayacağım sana dün gece Remziye'nin duvarda farkettim filmi ilkönce başroldeki oyuncuyu görünce aklıma ilk 3 idiot filmi geldi.. bu da güzeldir, film listeme alayım dedim ardına sabah kalktıgımda senin mesajın tam senlik bir film Tuğba dedikten sonra hazır haftasonu evdeyken izleyim dedim.. şunu söylemek isterim ki öncelikle ağlamaktan bi hal oldum lan Ceylan..!
Evet şimdi gelelim film analizime...;
filmde de bahsedildiği üzere '' every child is special'' yani ''her çocuk özeldir..'' ama malesef bunu gerek aileler , gerek çocugun yakın cevresi- arkadaşalrı gerek bir takım öğretmenler bilememektedir..bazılarının ise işine gelmediği için, uğraşmak istemedikleri için, çocuğun asıl sorununun ne olduğunu anlamaya çalışmadan direk etiketi koyarak bu çocuk gerizekalı demektedirler.. filmin ilk girişinde ailesinden bahsedeceğim İSHAAN 'ın baba sonunda hatasını anlasa da beğenmedim çocuguna karsı hal hareket ve davranıslarını.. cunku; İshaan arkadasıyla kavga ettıkten sonra çocugu bir kez olsun dınlemeden kavga ettıgı cocugun annesının yanında küt diye çocuga tokadı geçiriyor ki bu insan okumuş iş adamı konumunda.. çocuguna herkesın yanında nasıl davranacıgından bi haber baba.. aklıma burda bir atasözü geliyor hemen '' baba sarığı kaba..'' bu söze en guzel örnegını görduk filme vurdumduymaz, cocugunun en ufak bır yaramazlıgında katlanamayan,sürekli çocugunu sorgulayan bir baba unutmadan hiç bir zaman sevgısını cocuguna göstermeyen .. ne yazıkkı boyle aıleler hala mevcut gunumuzde ki filmde yakın zmanda(2007) vizyona girmiş bir film.. ama anne öyle degil anne farklı çocugun gözunde giriş bölümünde annenın sabahları erkenden kalkıp önce eşine kahvaltı, sonra buyuk ogluna kahvaltı sonunda İshaan'ı okula hazırlması çok manidardı.. her türlü fedakarlık mevcut.. zor bir çocuktu İshaan filmde.. ailesi onu belli kalıp ve düzene sokmaya çalışıyordu çünkü bilmiyorlardı hata yaptıklarını.. abisinin aksine başarısız bir çocuktu İshaan.. okuma yazmada zorlanıyor.. geri kalıyordu sınıfındaki arkadaşlarından.. DİSLEKSİ 'si vardı.. öğretmeneleri de sürekli şikayetciydi ondan.. göz göre göre İshaanı ötekileştiriyorlardı.. dersten atıyorlardı ki bu eğitimde olmayack bir şey hiç bir çocugun eğitim hakkını elinden alamazssın.. öğretmenın agzından çıkan sayfa 65. 4. paragrafın. 3. cumlesini oku?? diyorlardı.. nasıl anlasın ki çocuk.. harfler gözunun onunde dans eder gıbı gelıyordu.. çözemiyordu.. özel ilgi- alaka beklıyordu belliki... Disleksisi olan bir çocuk dil gelişimi, sosyal-duygusal gelişimi, psikomotor gelişimi ve bilişsel gelişiminde sınırlılıkları vardır oysa.. İshaan da bunlardan biriydi.. kendini ifade etmekte, şiirde ne demek istiyor diye sorduğunda öğretmeni o açıklamada gene zorlanıyordu.. bir diğer öğretmeni sıfatları bul, oku dediğinde okuyamıyor, teleffuz edemiyordu..Filmin ilk girişinde annesi onu kaldırmaya geldiğinde üstünü giyinmekte, dişlerini fırçalamakta, ayakkabısını bağlamakta güçlük çekiyordu.. öz bakım becerilerinde yardıma gereksınımı vardı bellı kı.. Arkadaşları arasında da dalga konusu olmuştu İshaan.. Arkadaşları ile sosyal ilişki kuramıyor ve kursa da sürdürmede güçlük çekiyordu.. beden şeması ve mekan algısı yoktu İshaan 'da.. sayı gibi kavramlarda sınırlılıkları vardı İshan'ın, matematik sınavında 3 le 9 u carpmayı algılayamamış kendi hayal dünyasında gerçek olay olarak algılamıştıda 3'e dünyayı, 9'a son gezegeni koymuştu.. geriye sadece dünya kalmıştı da cevap 3 olarak yazmıştı.. zorlanıyordu işte algılama da güçlük çekiyordu İshaan.. Birden fazla yönerge veridğinde öğretmeni sıraysıyla yerine getiremiyor, öylece bakakalıyordu öğretmeninin yüzüne.. oysaki İshaan'a basit, net ve açık anlaşılır yöenerge vermesi gerekmezmiydi.. en sonunda okuldan kaçmıştı İshaan bir günlüğüne de olsa özgür hissediyor ve mutluydu.. babası iş gezisindeydi.. annesinin haberi yoktu.. abisine gece yatarken deyivermişti okuldan kaçtığını.. izin yazması gerekiyordu abiside yazmıştı defterine annesinin dilinden hastalandığı için gelemedi okula diye.. takii babası iş seyahatınden dondıkten sonra izin belgesini görene dek.. apar topar okula gittiler... unutmadan şunu da eklemek istiyorum Ceylan.. İş seyehatına gitmeden yine babasının İshaan'a karşı olan yanlış tutumundan.. kavga ettiği için alt kattaki ailenin çocuguyla kızmıştı ya babası sonra seyehate cıkmadan bavul hazırlıyordu..İshaan babasının kendilerini terk edeceğini düşünmüştü.. nereye gidiyorsun? - terk edıyorum sizi demişti.. çok sinir olmuştum.. İshaan'da gercek sanarak özürdilemeye çalışmış, bir daha kavga etmeyecegını soylemıstı.. oysaki kavaga da İshaan haklıydı.. babası da kavgayı bılmeden oglunu suclamıstı ustune ustluk boyle sozler sarfetmişti.. ne kadar bencilce.. çocukta anlık ta olsa ınanmıstı babasına ve eve donmeyecegını sanmıstı babasının neysekı annesı gırdı devreye.. ahhh şu büyükler anlaşılması ne kadar güç kişilikler...
nerde kaldım izin belgesini İshaanın babası bulmuştu.. direk okula gitmişlerdi.. bir yanlış tutum daha söz konusu çocugun gözunun onunde öğretmenlerin çocugu suçlaması.. müdür denen kadının da çocugun yanında zihin engelli demesi.. bir öğrenemediler bir çocukta öğrenme güçlüğü olması onun zıhın engelli oldugu anlamına gelmedığını.. ya ada disleksinin de zeka geriliği olarak algılamaları.. disleksili cocuklarda normal zekaya sahıptır hatta normal zekanın ustunde olanlar dahi var.. disleksi özel öğrenme bozukluğudur.. bir hastalık zihin engellilik söz konusu degıldır.. bir yumaktır çözülmeyi beklenen... babası karar vermiştir.. İshaanı artık yatılı okula verecektir ve aynen de öyle olmuştur.. filmin en etkileyen gözyaşlarımı tutamadıgım sahnesi İshaan yatılı gitmek istemiyordur.. oraya gidenlerin ceza olarak gittiğini sanmaktadaır üstelik..ve bir defetere resim çizmiştir.. başta dört kişilik bir aileyken nasıl kendisinin o aileden yavaş yavaş uzaklasarak onlardan ayrıldıgı... çok fenaydı!! yeni geldiği okulda da başta öğretmenleri tarafından anlaşılamadı ve her gecen gun İshaan içine kapandı.. öğretmen onu Rajan'ın yanına oturttu.. Rajan okul ıdarecısının ogluydu.. bir bacagı yoktu.. koltuk degneklerı vardı.. bir tek onla konusyordu İshaan.. ve herkesle iletişimini kesmişti.. çunku bir etiketlenme söz konusydu..
İshanın'ın babasının istediği buyuk oglu gıbı olmasıydı.. onun gıbı başarılı olmasını ıstıyordu.. bılmedıgı bır sey vardı beş parmağın uzunluklarının bırbırınden farklı olması.. ve her çocugun birbirinden farklı gelişim göstermesi.. bunları bilmiyordu.. bir yarışa hazırlar gibi İshaan'ın da o yarışa katılmasını istiyordu.. İshan'ı tanımadan bilmeden.. ilgili baba gıbı gorunmek ne kadar iç acıtıcı bir durum... oysa ilgi çocugunun her ıstegını yerıne getırmek, okul ıgtıyacını gıdermek, okutmak degıldı kı... ilgi cocuguna sevgısını göstermek, bazen ona sarılmak bazen kucaklamak her an her durumda yanında oldugunu hıssettırmektı... helekı boyle özel bır cocuga sahıpsen ilgi, alaka ,sevgi, sabır en başta olması gerekenler listesinde.. çunku; bunların iyileştirme gücü aşıkar ortadadır..
filmimize devam edelim istersen.. İshaan ıyıce kendını yalnız hıssedıyordu.. taaki resım ögretmeninın yerıne yeni bir resim öğretmeni Ram gelene kadar.. iyi bir öğretmen oldugu filme girdiği il sahneden göze çarpıyor.. başta öğrencilerin dikkattini hemen çekiyor.. giydiği kıyafetle, derse müzikle başlamasıyla...öğrencilerinde her biri halinden memnun eşlk ediyorlar öğretmenlerine.. ama bir kişi başı önde her şeyden uzak olarak yerinde oturuyor bu kişi kim tabiki.. İSHAAN.. neyse şarkı söyleme, dikkat cekme faslı bitince Ram'in herkesten resim yapmasını istiyor.. konu serbest.. diğer öğretmeneler gibi değil Ram.. çocukalrla ılgılenıyor.. bi kalıbı yok arkadaş gıbı yaklasıyor ve onların dilinden konusuyor bi nevi.. İshaanı farediyor.. farklı oldugunu gözlemlıyor.. İshaanın sıra arkadsından Rajon' dan İshaan hakkında fikirler alıyor..sonra uzun bir yolculugun ardından İshaan'ın evine geliyor.. ve aıleyle konusmaya baslıyor.. çocuguklarının İshaanı ne kadar tanıdıklarından bahsedıyorlar.. bu öğretmen farklı öğretmen çocugun oncekı ürün dosyalarını sımdıkı defterlerını karsılastırıyor ve disleksisi oldugunu anlıyor.. önemli bir adım.. sonra İshaanın odasına giriyor yaptıgı resımlere bakıyor.. hayal gucu mukemmel.. Aieyi sorguluyor Ram neden İshaanı evden gönderdiniz diye..baba İshaanın da ilerde kendı ayakları ustunde durmasını, doktor, muhendıs , ögretmen vb basarılı olmasını ıstıyor... öğretmen her cocugun bunları olamayacıgını İshanın farklı bir alanda daha yeteneklı olacagını söylemeeye calıyor ve cumleye noktayı su sözle kouyor.. ''yarışmaya bu kadar meraklı olan aileler at yetiştirse daha iyi olur.. '' ki gercekten de öyledir.. çocuklar yarış atı gibi.. aileler günümüzde cocuklarından bı haber ve herkes kendı cocugunun daha ıyı olması ıcın kucuk yaştan bu maratona dahil edıyorlar cocuklarını... evden ayrılıyor öğretmen yanına İshaanın çizdiği resim defeterini hani şu en etkıleyıcı sahne dedıgım kendınsının nasıl aılesınden yavaş yavaş uzaklastıgını cızdıgı sahne.. onu da alıyor ve ertesı gun İshaan'ın sırasına koyuyor.. İshaan bakıyor.. öğretmenının kendı evıne gıttggını dusunuyor..
sonra öğretmen derse başlamadan once cok guzel örnekler veriyor.. çunku öğrtmen çözmüştür İshaan dakı sorunu ve anlasılan o kı ona göre adımını atacak.. ona gore yaklasacaktır İshaan'a..aınstean, leonar da vıncı, Walt dısney, Neıl Dıamond, Agatha Crısthıe 'den ornek verıyor.. bu dunyaca unlu kısılerınde zmaanında okuma yazma da zorluk cektıklerını ama dunyaya farklı bır ışık olduklarınından.. farklılıklarından.. aykırılıklarından bahsedıyor..ve guzel basarılara ımza attıklarından bahsedıyorlar öğrencılerıne.. İshaan'ın da dıkkatını cekıyor.. sonra dönerek öğrencılere bugun dısarda ders yapacaklarını soyluyor.. son olarak İshaan'a kalması gerektıgını soyluyor.. o kısıler arasında zamanında kendısınınde oldugunu, zamanında kendısınınde okuma yazma da zorluk cektıgını ama sımdı ögretmen oldugunu gostererek İshaa'na guven vermeye calısıyor.. cunku İshaan'da aynı durumda.. İdareye gıderek ögretmen bırebır ılgının gereklılıgınden bahsedıyor.. ve bu gorevıde ustlenecegınden bahsedıyor.. mudur bıraz ısteksız olsa da sans verıyor ögretmene.. ve ne oluyor...
haftada Ram artık bırebır ılgılenmeye baslıyor... bıraz zaman gectıkten sonra.. İshaan'da bu ılgının karsılıgını verıyor tabıkı.. yavas yavas da olsa okuması duzulemeye baslıyor.. yazıları daha guzel oluyor.. ayakkabısında baglıyor.. ustunu de kendı gıyınıyor... cunku böyle cocukların özguvene, motıvasyona, dıgerlerınden fazla zamana, kabul gormeye ve yeteneklerının kesfedılmesıne ıhtıyacları var.. ve Ram ogretmende bunu saglamaya calısyor.. dıger derslerındekı basarısızları degıl basarıları yanı resımdekı basarısını ön plana cıkarmaya calısıyor.. derken bır gun İshaan'ın babası iş seyahatından donerken okula ugruyor.. ilgili bir baba oldugunu gostermek için Ram Öğretmene.. Ram Öğretmen gene lafını söyluyor aynen şu şekilde..:
solomon adalarından bahsedıyor.. ordakı yerlı halktan.. ormanın bir bölümünü tarım ıcın kullacakları zaman ağaç kesmedıklerınden.. ama ağacın etrafına sarıp bağlayarak.. sürekli durmaksızın bagırarak.. söverek.. lanet okuduklarından.. bır kac gune kalmadan da agacın kendılıgınden kurudugunu öldugunu görurulermış.. guya kesmıyorlar ama yavas yavas gene amaçlarına ulasıyorlar.. baba bundan etkılenıyor tabıkı..
sonunda ıse ne mı oluyor fılmın.. Ram Öğretmen okulda resım yarısması duzenlıyor
ve tabıkı birinci İshaan oluyor.. öyle güzel anlatıyorki resimde kendini.. okul yıllıgına ön kapak oluyor resmi ve öğretmenleri, arkdasları arasında kabul göruyor.. onu öyle kabul edıyorlar.. öenemli olanda o degıl mı zaten.. her ögrencı ne olursa olsun oldugu gıbı kabul etmek.. ögrencılerın ılgı ve kabılıyetlerı dogurultusunda yonlendırmek.. Ram Öğretmen gıbı olsa ya herkes.. böyle öğrencıyı dogru tanımlayan, öğrencıyı çözen ve topluma kazandırmaya çalışan... ama malesef bızım cogu ögretmenlerımızde boyle degıl durum sınıfında bır kaynastırma, bır hıperaktıf, özel ogrenme guclugu gosteren, zıhın engellı, bedensel engelli öğrencılerı farkettıklerı anda ugrasmak yerıne işin kolayını secıyorlar ve kurtulmak ıcın her seyı yapıyorlar..
ve tabıkı birinci İshaan oluyor.. öyle güzel anlatıyorki resimde kendini.. okul yıllıgına ön kapak oluyor resmi ve öğretmenleri, arkdasları arasında kabul göruyor.. onu öyle kabul edıyorlar.. öenemli olanda o degıl mı zaten.. her ögrencı ne olursa olsun oldugu gıbı kabul etmek.. ögrencılerın ılgı ve kabılıyetlerı dogurultusunda yonlendırmek.. Ram Öğretmen gıbı olsa ya herkes.. böyle öğrencıyı dogru tanımlayan, öğrencıyı çözen ve topluma kazandırmaya çalışan... ama malesef bızım cogu ögretmenlerımızde boyle degıl durum sınıfında bır kaynastırma, bır hıperaktıf, özel ogrenme guclugu gosteren, zıhın engellı, bedensel engelli öğrencılerı farkettıklerı anda ugrasmak yerıne işin kolayını secıyorlar ve kurtulmak ıcın her seyı yapıyorlar..
film tavsiyesi güzeldi yavrum... tesekkur edıyorum... ve bu fılmden cıkarılması gerekn cok ders var...! umarım empati denen şey bizi bırakmaz ve ınsanları oldugu gıbı kabul ederız her zaman.. eyvallahh;)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)