Aylar süren beklemenin ardından o gün gelir, çatar. Bavullarınızı toplar yola çıkarsınız. Bir kaç saat süren yolculuktan sonra, uçağınız hava alanına iner.Hostes mikrofonu eline alır ve;
- ''Hollanda'ya hoş geldiniz!'' der.
- '' Hollanda mı? '' dersiniz.
'' Ne Hollanda'sı ? Ben İtalya 'ya bilet almıştım. Benım İtalya'ya gitmem gerek. Tüm yaşamım boyunca oraya gitmenin hayalini kurdum ben.''
fakat uçuş rotasında bir değişiklik olmuş, Hollanda'ya inmişsinizdir. Dahası kalmanız gerekir. Önemli olansa; sizi korkunç, iğrenç, açlığın ve hastalıkların pençesindeki pis bir yere bırakmamış olmalarıdır aslında. Sadece farklı bir yerdesinizdir. Alışverişe çıkıp yeni broşürler- kitaplar almanızi yeni bir kaç sözcük öğrenmeniz gerekmektedir, sonuçta...
Ve belki, daha önce hakkında hiç bir şey bilmediğiniz insanları tanımak zorunda kalacaksınızdır.
Gittiğiniz yerse, sadece farklı bir yerdir. Oradaki yaşam belki İtalya'dakinden daha yavaştır. İtalya kadar etkileyici de değildir. Fakat, bir süre orada öylece kaldıktan sonra; nefesinizi tutar ve etrafınıza bakarsınz. Yel değirmenlerini fark edersiniz... Etrafınızı saran, oraya ait ne kadar güzellik varsa her şeyi fark edersiniz.. Ve laleleri...Fakat tanıdığınız herkes İtalya 'ya gidip gelmektedir. Sürekli orada geçirdikleri güzel anılarını anlatmaktadırlar...
Ve yaşamınız boyunca '' Evet. Benim de gitmem gereken orasıydı. Bende aynı planı yapmıştım.'' dersiniz. sırf bu nedenle duyduğunuz acı asla, asla dinmez. Çünkü yitirdiğiniz hayal çok önemli bir hayaldir. Ancak; tüm yaşamınızı İtalya'ya gidemediğiniz için üzülerek geçirirseniz, Hollanda'nın güzelliklerinin hiç birinin tadını çıkaramazsınız...
Emily Perl Kinsley