2 Aralık 2012 Pazar

Hollanda'ya Hoşgeldiniz!

Bir bebek sahibi olacağınızı anladığınızda yaşadığınız duygu, İtalya'ya güzel bir seyahat yapmaya benzer. İtalya hakkında bir sürü kitap, broşür alırsınız. Harika planlar yapmaya başlarsınız. Collessium, Mikelanjelo'nun Davut'u, Venedikte gondollar..İtalyanca bir kaç sözcük bile öğrenirsiniz. Her şey çok güzel ve heyecan vericidir.

Aylar süren beklemenin ardından o gün gelir, çatar. Bavullarınızı toplar yola çıkarsınız. Bir kaç saat süren yolculuktan sonra, uçağınız hava alanına iner.Hostes mikrofonu eline alır ve;

- ''Hollanda'ya hoş geldiniz!'' der.
- '' Hollanda mı? '' dersiniz.
'' Ne Hollanda'sı ? Ben İtalya 'ya bilet almıştım. Benım İtalya'ya gitmem gerek. Tüm yaşamım boyunca oraya gitmenin hayalini kurdum ben.''
fakat uçuş rotasında bir değişiklik olmuş, Hollanda'ya inmişsinizdir. Dahası kalmanız gerekir. Önemli olansa; sizi korkunç, iğrenç, açlığın ve hastalıkların pençesindeki pis bir yere bırakmamış olmalarıdır aslında. Sadece farklı bir yerdesinizdir. Alışverişe çıkıp yeni broşürler- kitaplar almanızi yeni bir kaç sözcük öğrenmeniz gerekmektedir, sonuçta...
Ve belki, daha önce hakkında hiç bir şey bilmediğiniz insanları tanımak zorunda kalacaksınızdır.

Gittiğiniz yerse, sadece farklı bir yerdir. Oradaki yaşam belki İtalya'dakinden daha yavaştır. İtalya kadar etkileyici de değildir. Fakat, bir süre orada öylece kaldıktan sonra; nefesinizi tutar ve etrafınıza bakarsınz. Yel değirmenlerini fark edersiniz... Etrafınızı saran, oraya ait ne kadar güzellik varsa her şeyi fark edersiniz.. Ve laleleri...Fakat tanıdığınız herkes İtalya 'ya gidip gelmektedir. Sürekli orada geçirdikleri güzel anılarını anlatmaktadırlar...

Ve yaşamınız boyunca '' Evet. Benim de gitmem gereken orasıydı. Bende aynı planı yapmıştım.'' dersiniz. sırf bu nedenle duyduğunuz acı asla, asla dinmez. Çünkü yitirdiğiniz hayal çok önemli bir hayaldir. Ancak; tüm yaşamınızı İtalya'ya gidemediğiniz için üzülerek geçirirseniz, Hollanda'nın güzelliklerinin hiç birinin tadını çıkaramazsınız...

Emily Perl Kinsley


20 Kasım 2012 Salı

Gözlük...

- Gözlük nereden gelir?
- Gözden.
- Göz nedir?
- Beş duyu organımızdan biri..
- Peki gözlük?
- Göz bozukluklarını düzeltmek için mercek denen camlardan yapılmış alet. Göze var birde..
- O ne demek ki?
- Su Kaynağı... Suyun çıktığı yer..
- Göz gözedir o zaman desene..
- Evet gözyaşlarımızın çıkış noktasını düşündüğümüzde göze denebilir.

Gözyaşı sudur. Su ise hayattır. Su yoksa hayat yoktur. Hayatın olmadığı yerde ise ölüm kol gezer. İnsan anne karnından terhis olmadan önce bile su hep vardır. fikir süzgecinden geçirip idrak etmek gerek bu kelimeyi. ve her ne kadar nisyan ile malul olsak ta zihnimize kazımalıyız o kutlu ayeti  '' biz seni bir damla sudan yarattık''

17 Kasım 2012 Cumartesi

KAĞIT KESİĞİ..

hani masa başında çalışmaya başlarsınız,
ve zaman geçer kaptırırsınız kendinizi öylece işe, güce
genellikle sağ tarafta bulunan müsvette kağıtlarda olur 
ama onların arasında pusuya yatmış tilki misali
avını avlamayı bekleyen bambaska bir kağıt vardır ..
siz işinize odaklanmış onunla meşgulken 
ya bir telefon çalar ya da ne bileyim bir şey 
yazmanız gerekir o an
ve uzatrsınız elinizi o kağıtlarra doğru
işte uzattıgınız anda inceden bir sızıyla iliklerinize kadar
acıyı hissedersiniz derin ve çok fenadır bazen gunlerdır gecmez
bazen acayip zonklar..
 bu durum çok kez gelmiştir başıma.. nasıl bir acıdır kağıt kesikleri ha bu durum bir de 
 zarfa para konduğunda da meydana gelir zarfın kapagını 
kaptmak ıcın yalamk gerekır, zarfı yapıstırcam derken dilinizin kenara kaymasıyla kağıdın dili kesmesi, acısı, kanaması, zonkaması... abbbooovvvvv....

Rahmetli Dedelerime..

İkisi de çıkmaz aklımdan.. babamın babası Alı Osman dedem ben kucukkken vefat etti.. ve çok özlerimm bir hayal gibi hatırlasam da.. yoklugunuda hıssederım ne var sımdı yasaydı dıye... meslegımı almısım elıme,  boyle gıttıgımde hedıyeler alsaydım ya sizlere sevındırseydım  bır cocuk gıbı ne vardı sankı... ama takdırı ilahı.. cok severdım Alı Osman dedemı ve halende ruyalarıma gırer.. konuşmaz durur öylece..''torun yandı fırın '' derdı... normal boyluydu..beyaz sakalları vardı.. gözlugu vardı dıger dedemın aksıne şapkası değil namaz takkesı olur ya onu takardı..kuşağı vardı bir de beline dolardı da dolardı.. üşüdüğü için kuşak taktığını söylerdi.. çok özlüyorum sizleri be dede hele seni keşke yaşasaydınn..:((  yakın zamanda kaybettiğim dedem Abdurrahman dedeme şimdiki söyleyeceklerim.. memlekete gittiğim zamanlarda elinde sigarası hiç eksik olmazdı mesela rahmetlinin..birde hep yere diz üstü otururdu hiç bağdaş kurarak oturduğunu görmedim.. saatlerce öyle oturmasına rağmen dizleri ağrımaz uyuşmaz mıydı bilemedim.. ''oturamam kızım ben öyle alışmışım'' derdi.. üstelemezdim bende.. her dede de olduğu gibi benim dedemin de şapkası vardı..:) ve o şapkasız asla dışarı çıkmazdı.. bir sefer muzipliğim tutmuştu almıştım başından şapkasını..'' başım üşüyor demişti de.''  ben çok üzülmüştüm o öyle deyince.. anlayamamıştım çünkü onu..:( bir de dedemin gözlükleri vardı yakın gözlüğü, uzak gözlüğü, güneş gözlüğü.. akşamları güneş gözlüğü takardı.. gündüzleri güneşli günde normal diğer gözlüklerini takardı.. takılırdım dedeme.. '' dede Allah'ını seversen gece gece güneş gözlüğü takılır mı ? '' diye... :)) ama bir şey demezdi gene.. bir de saati vardı dedemin hatta saatleri köstekli cep saatleri... ona saat sorulduğunda sanki ona büyük bir görev verilmiş edasıyla saatini cebinden çıkarırdı ve söylerdi..çok hoşuna giderdi... işin komik yanı çalışmazdı saatler.. bir sefer denk geldi dede çalışmayan saati ne diye yanında gezdirirsin derdim.. cevap vermezdi...:) ama onun hoşuna gidiyordu.. bana hatıra bırakmasını istemeiştim kösteklilerden bi tanesını bana vermesını ıstemıstım.. bozuk olan çalışmayanı vermişti..:) hala durur ben de bir de tespihi var cebinden eksik etmediği... Abdurrahman dedemden son kalan hediye bir çalışmayan bozuk bir köstekli saat, bir de tesbih.. tesbihte nasıl benim oldu.. rahmetli dedem vefat edince annem tesbihini bizim evin ordaki camiiye bırakmış bir ramazan ayında konusu geçince kızmıştım.. teravih namazını kılmaya gittimizde camiiden yürüttüm dedemin tesbihini..:) anneme söyledim kızdı tabi ama yapacak bir sey yoktu.. benim olmuştu artık o tespihh...:) azcık aksi adamdı ama o da varsın olsundu.. sonucta kolay degıl 7 evlaat buyutup evlendırmek... bayat ve cevresındee yaptıkları hayır çeşmelerınden bahsederdıı.. caddede emırdağa dönmek için bazen mınıbus, otobus beklerken gösterırıdı elıyle uzakları  '' su tepenın etegınde, su dagın ardında çeşmelerimiz ''  diye.. Şuan da onlar Hak dünyada ben ise yalan unutmadım sizleri dede sizleri düşünerek üzerime  düşen torunluk vazıfesını yapmaya çalışıyorum ölsenizde yasinler, fatihalar, sureler gönderiyorum ruhunuza.... Rabbim ulaştırıyodur, kabul ediyordur inşallah.. Rabbim mekanınızı cennet eylesın.. nur ıcınde yatın ınsallah...

29 Eylül 2012 Cumartesi

sol ayağım ve nasır..

kitaplarda okumuştum.. Mahkeme-i kübra kurulduğunda
onca insan toplanacak, bir araya gelecekti.. ölmeden önce ölenler
kolay tanınancaktı Resullulah tarafından.. teşbihte hata olmasın

 yazıyordu kitapta ve bir sahabe
soruyordu Resul'e.. haşrolunduğumuzda bizi nasıl tanıyacaksın Ya Allah'ın Resulu..?
cevap veriyordu.. anlatıyordu sahabeye.. söyle bakalım. diyordu yüzlerce siyah at var..
o yüz siyah atın içinde de bir beyaz at.. ayırt etmen nasıl olur? ayırt ederim diyordu sahabe
Resullullah'a.. işte diyordu peygamber bende sizi öyle ayırtedeceğim abdest aldığınız uzuvlar nurdan parlayacak ve ümmetimi diğerlerinden ayırt edeceğim..
aklıma namaz kılarken bir de şu geldi namaz kılanların sol ayağının üzerinde namaz kılmaktan nasır oluşur..
seviyorum o küçük nasırı.:) ve zman zaman da düşünmüyor da değilim acaba peygamberimiz sol ayaktaki nasıra da bakar mı ki..? :)

23 Eylül 2012 Pazar

Yerdeki Yıldızlar..

Şimdi gelelim film hakkındaki düşüncelerime Ceylan; 

Bloguma bakarsın dedim çunku bir cumleyle acıklanamayacak kadar özel bir film olduğu kanısına vardım..Neden mi? nedenleri de tek tek sıralayacağım sana dün gece Remziye'nin duvarda farkettim filmi ilkönce başroldeki oyuncuyu görünce aklıma ilk 3 idiot filmi geldi.. bu da güzeldir, film listeme alayım dedim ardına sabah kalktıgımda senin mesajın tam senlik bir film Tuğba dedikten sonra hazır haftasonu evdeyken izleyim dedim.. şunu söylemek isterim ki  öncelikle ağlamaktan bi hal oldum lan Ceylan..!

Evet şimdi gelelim film analizime...;

filmde de bahsedildiği üzere '' every child is special'' yani ''her çocuk özeldir..'' ama malesef bunu gerek aileler , gerek çocugun yakın cevresi- arkadaşalrı gerek bir takım öğretmenler bilememektedir..bazılarının ise işine gelmediği için, uğraşmak istemedikleri için, çocuğun asıl sorununun ne olduğunu anlamaya çalışmadan direk etiketi koyarak bu çocuk gerizekalı demektedirler.. filmin ilk girişinde ailesinden bahsedeceğim İSHAAN 'ın baba sonunda hatasını anlasa da beğenmedim çocuguna karsı hal hareket ve davranıslarını.. cunku; İshaan arkadasıyla kavga ettıkten sonra çocugu bir kez olsun dınlemeden kavga ettıgı cocugun annesının yanında küt diye çocuga tokadı geçiriyor ki bu insan okumuş iş adamı konumunda.. çocuguna herkesın yanında nasıl davranacıgından bi haber baba.. aklıma burda bir atasözü geliyor hemen '' baba sarığı kaba..'' bu söze en guzel örnegını görduk filme vurdumduymaz, cocugunun en ufak bır yaramazlıgında katlanamayan,sürekli çocugunu sorgulayan bir baba unutmadan hiç bir zaman sevgısını cocuguna göstermeyen .. ne yazıkkı boyle aıleler hala mevcut gunumuzde ki filmde yakın zmanda(2007) vizyona girmiş bir film.. ama anne öyle degil anne farklı çocugun gözunde giriş bölümünde annenın sabahları erkenden kalkıp önce eşine kahvaltı, sonra buyuk ogluna kahvaltı sonunda İshaan'ı okula hazırlması çok manidardı.. her türlü fedakarlık mevcut.. zor bir çocuktu İshaan filmde.. ailesi onu belli kalıp ve düzene sokmaya çalışıyordu çünkü bilmiyorlardı hata yaptıklarını.. abisinin aksine başarısız bir çocuktu İshaan.. okuma yazmada zorlanıyor.. geri kalıyordu sınıfındaki arkadaşlarından.. DİSLEKSİ 'si vardı.. öğretmeneleri de sürekli şikayetciydi ondan.. göz göre göre İshaanı ötekileştiriyorlardı.. dersten atıyorlardı ki bu eğitimde olmayack bir şey hiç bir çocugun eğitim hakkını elinden alamazssın.. öğretmenın agzından çıkan sayfa 65. 4. paragrafın. 3. cumlesini oku?? diyorlardı.. nasıl anlasın ki çocuk.. harfler gözunun onunde dans eder gıbı gelıyordu.. çözemiyordu.. özel ilgi- alaka beklıyordu belliki... Disleksisi olan bir çocuk dil gelişimi, sosyal-duygusal gelişimi, psikomotor gelişimi ve bilişsel gelişiminde sınırlılıkları vardır oysa.. İshaan da bunlardan biriydi.. kendini ifade etmekte, şiirde ne demek istiyor diye sorduğunda öğretmeni o açıklamada gene zorlanıyordu..  bir diğer öğretmeni sıfatları bul,  oku dediğinde okuyamıyor, teleffuz edemiyordu..Filmin  ilk girişinde annesi onu kaldırmaya geldiğinde üstünü giyinmekte, dişlerini fırçalamakta, ayakkabısını bağlamakta güçlük çekiyordu.. öz bakım becerilerinde yardıma gereksınımı vardı bellı kı.. Arkadaşları arasında da dalga konusu olmuştu İshaan.. Arkadaşları ile sosyal ilişki kuramıyor ve kursa da sürdürmede güçlük çekiyordu.. beden şeması ve mekan algısı yoktu İshaan 'da.. sayı gibi kavramlarda sınırlılıkları vardı İshan'ın, matematik sınavında 3 le 9 u carpmayı algılayamamış kendi hayal dünyasında gerçek olay olarak algılamıştıda 3'e dünyayı, 9'a son gezegeni koymuştu.. geriye sadece dünya kalmıştı da cevap 3 olarak yazmıştı.. zorlanıyordu işte algılama da güçlük çekiyordu İshaan.. Birden fazla yönerge veridğinde öğretmeni sıraysıyla yerine getiremiyor, öylece bakakalıyordu öğretmeninin yüzüne.. oysaki İshaan'a basit, net ve açık anlaşılır yöenerge vermesi gerekmezmiydi.. en sonunda okuldan kaçmıştı İshaan bir günlüğüne de olsa özgür hissediyor ve mutluydu.. babası iş gezisindeydi.. annesinin haberi yoktu.. abisine gece yatarken deyivermişti okuldan kaçtığını.. izin yazması gerekiyordu abiside yazmıştı defterine annesinin dilinden hastalandığı için gelemedi okula diye.. takii babası iş seyahatınden dondıkten sonra izin belgesini görene dek.. apar topar okula gittiler... unutmadan şunu da eklemek istiyorum Ceylan.. İş seyehatına gitmeden yine babasının İshaan'a karşı olan yanlış tutumundan.. kavga ettiği için alt kattaki ailenin çocuguyla kızmıştı ya babası sonra seyehate cıkmadan bavul hazırlıyordu..İshaan babasının kendilerini terk edeceğini düşünmüştü.. nereye gidiyorsun? - terk edıyorum sizi demişti.. çok sinir olmuştum.. İshaan'da gercek sanarak özürdilemeye çalışmış, bir daha kavga etmeyecegını soylemıstı.. oysaki kavaga da İshaan haklıydı.. babası da kavgayı bılmeden oglunu suclamıstı ustune ustluk boyle sozler sarfetmişti.. ne kadar bencilce.. çocukta anlık ta olsa ınanmıstı babasına ve eve donmeyecegını sanmıstı babasının neysekı annesı gırdı devreye.. ahhh şu büyükler anlaşılması ne kadar güç kişilikler... 

nerde kaldım izin belgesini İshaanın babası bulmuştu.. direk okula gitmişlerdi.. bir yanlış tutum daha söz konusu çocugun gözunun onunde öğretmenlerin çocugu suçlaması.. müdür denen kadının da çocugun yanında   zihin engelli demesi.. bir öğrenemediler bir çocukta öğrenme güçlüğü olması onun zıhın engelli oldugu anlamına gelmedığını.. ya ada disleksinin de zeka geriliği olarak algılamaları.. disleksili cocuklarda normal zekaya sahıptır hatta normal zekanın ustunde olanlar dahi var.. disleksi özel öğrenme bozukluğudur.. bir hastalık zihin engellilik söz konusu degıldır.. bir yumaktır çözülmeyi beklenen... babası karar vermiştir.. İshaanı artık yatılı okula verecektir ve aynen de öyle olmuştur.. filmin en etkileyen gözyaşlarımı tutamadıgım sahnesi İshaan yatılı gitmek istemiyordur..  oraya gidenlerin ceza olarak gittiğini sanmaktadaır üstelik..ve bir defetere resim çizmiştir.. başta dört kişilik bir aileyken nasıl kendisinin o aileden yavaş yavaş uzaklasarak onlardan ayrıldıgı... çok fenaydı!! yeni geldiği okulda da başta öğretmenleri tarafından anlaşılamadı ve her gecen gun İshaan içine kapandı.. öğretmen onu Rajan'ın yanına oturttu.. Rajan okul ıdarecısının ogluydu.. bir bacagı yoktu.. koltuk degneklerı vardı.. bir tek onla konusyordu İshaan.. ve herkesle iletişimini kesmişti.. çunku bir etiketlenme söz konusydu.. 

İshanın'ın babasının istediği buyuk oglu gıbı olmasıydı.. onun gıbı başarılı olmasını ıstıyordu.. bılmedıgı bır sey vardı beş parmağın uzunluklarının bırbırınden farklı olması.. ve her çocugun birbirinden farklı gelişim göstermesi.. bunları bilmiyordu.. bir yarışa hazırlar gibi İshaan'ın da o yarışa katılmasını istiyordu.. İshan'ı tanımadan bilmeden.. ilgili baba gıbı gorunmek ne kadar iç acıtıcı bir durum... oysa ilgi çocugunun her ıstegını yerıne getırmek, okul ıgtıyacını gıdermek, okutmak degıldı kı... ilgi cocuguna sevgısını göstermek, bazen ona sarılmak bazen kucaklamak her an her durumda yanında oldugunu hıssettırmektı... helekı boyle özel bır cocuga sahıpsen ilgi, alaka ,sevgi, sabır en başta olması gerekenler listesinde.. çunku; bunların iyileştirme gücü aşıkar ortadadır..


filmimize devam edelim istersen.. İshaan ıyıce kendını yalnız hıssedıyordu.. taaki resım ögretmeninın yerıne yeni bir resim öğretmeni Ram gelene kadar.. iyi bir öğretmen oldugu filme girdiği il sahneden göze çarpıyor.. başta öğrencilerin dikkattini hemen çekiyor.. giydiği kıyafetle, derse müzikle başlamasıyla...öğrencilerinde her biri halinden memnun eşlk ediyorlar öğretmenlerine.. ama bir kişi başı önde her şeyden uzak olarak yerinde oturuyor bu kişi kim tabiki.. İSHAAN.. neyse şarkı söyleme, dikkat cekme faslı bitince Ram'in herkesten resim yapmasını istiyor.. konu serbest.. diğer öğretmeneler gibi değil Ram.. çocukalrla ılgılenıyor.. bi kalıbı yok arkadaş gıbı yaklasıyor ve onların dilinden konusuyor bi nevi.. İshaanı farediyor.. farklı oldugunu gözlemlıyor.. İshaanın sıra arkadsından Rajon' dan İshaan hakkında fikirler alıyor..sonra uzun bir yolculugun ardından İshaan'ın evine geliyor..  ve aıleyle konusmaya baslıyor.. çocuguklarının İshaanı ne kadar tanıdıklarından bahsedıyorlar.. bu öğretmen farklı öğretmen çocugun oncekı ürün dosyalarını sımdıkı defterlerını karsılastırıyor ve disleksisi oldugunu anlıyor.. önemli bir adım.. sonra İshaanın odasına giriyor yaptıgı resımlere bakıyor.. hayal gucu mukemmel.. Aieyi sorguluyor Ram neden İshaanı evden gönderdiniz diye..baba İshaanın da ilerde kendı ayakları ustunde durmasını, doktor, muhendıs , ögretmen  vb basarılı olmasını ıstıyor... öğretmen her cocugun bunları olamayacıgını İshanın farklı bir alanda daha yeteneklı olacagını söylemeeye calıyor ve cumleye noktayı su sözle kouyor.. ''yarışmaya bu kadar meraklı olan aileler at yetiştirse daha iyi olur.. ''  ki gercekten de öyledir.. çocuklar yarış atı gibi.. aileler günümüzde cocuklarından bı haber ve herkes kendı cocugunun daha ıyı olması ıcın kucuk yaştan bu maratona dahil edıyorlar cocuklarını... evden ayrılıyor öğretmen yanına İshaanın çizdiği resim defeterini hani şu en etkıleyıcı sahne dedıgım kendınsının nasıl aılesınden yavaş yavaş uzaklastıgını cızdıgı sahne.. onu da alıyor ve ertesı gun İshaan'ın sırasına koyuyor.. İshaan bakıyor.. öğretmenının kendı evıne gıttggını dusunuyor.. 

sonra öğretmen derse başlamadan once cok guzel örnekler veriyor.. çunku öğrtmen çözmüştür İshaan dakı sorunu ve anlasılan o kı ona göre adımını atacak.. ona gore yaklasacaktır İshaan'a..aınstean, leonar da vıncı, Walt dısney, Neıl Dıamond, Agatha Crısthıe 'den ornek verıyor.. bu dunyaca unlu kısılerınde zmaanında okuma yazma da zorluk cektıklerını ama dunyaya farklı bır ışık olduklarınından.. farklılıklarından.. aykırılıklarından bahsedıyor..ve guzel basarılara ımza attıklarından bahsedıyorlar öğrencılerıne.. İshaan'ın da dıkkatını cekıyor.. sonra dönerek öğrencılere bugun dısarda ders yapacaklarını soyluyor.. son olarak İshaan'a kalması gerektıgını soyluyor.. o kısıler arasında zamanında kendısınınde oldugunu, zamanında kendısınınde okuma yazma da zorluk cektıgını ama sımdı ögretmen oldugunu gostererek İshaa'na guven vermeye calısıyor.. cunku İshaan'da aynı durumda.. İdareye gıderek ögretmen bırebır ılgının gereklılıgınden bahsedıyor.. ve bu gorevıde ustlenecegınden bahsedıyor.. mudur bıraz ısteksız olsa da sans verıyor ögretmene.. ve ne oluyor...

haftada Ram artık bırebır ılgılenmeye baslıyor... bıraz zaman gectıkten sonra.. İshaan'da bu ılgının karsılıgını verıyor tabıkı.. yavas yavas da olsa okuması duzulemeye baslıyor.. yazıları daha guzel oluyor.. ayakkabısında baglıyor.. ustunu de kendı gıyınıyor... cunku böyle cocukların özguvene, motıvasyona, dıgerlerınden fazla zamana, kabul gormeye ve yeteneklerının kesfedılmesıne ıhtıyacları var.. ve Ram ogretmende bunu saglamaya calısyor.. dıger derslerındekı basarısızları degıl basarıları yanı resımdekı basarısını ön plana cıkarmaya calısıyor..  derken bır gun İshaan'ın babası iş seyahatından donerken okula ugruyor.. ilgili bir baba oldugunu gostermek için Ram Öğretmene.. Ram Öğretmen gene lafını söyluyor aynen şu şekilde..:

solomon adalarından bahsedıyor.. ordakı yerlı halktan.. ormanın bir bölümünü tarım ıcın kullacakları zaman ağaç kesmedıklerınden.. ama ağacın etrafına sarıp bağlayarak.. sürekli durmaksızın bagırarak.. söverek.. lanet okuduklarından.. bır kac gune kalmadan da agacın kendılıgınden kurudugunu öldugunu görurulermış.. guya kesmıyorlar ama yavas yavas gene amaçlarına ulasıyorlar.. baba bundan etkılenıyor tabıkı..

sonunda ıse ne mı oluyor fılmın.. Ram Öğretmen okulda resım yarısması duzenlıyor

ve tabıkı birinci İshaan oluyor.. öyle güzel anlatıyorki resimde kendini.. okul yıllıgına ön kapak oluyor resmi ve öğretmenleri, arkdasları arasında kabul göruyor.. onu öyle kabul edıyorlar.. öenemli olanda o degıl mı zaten.. her ögrencı ne olursa olsun oldugu gıbı kabul etmek.. ögrencılerın ılgı ve kabılıyetlerı dogurultusunda yonlendırmek.. Ram Öğretmen gıbı olsa ya herkes.. böyle öğrencıyı dogru tanımlayan, öğrencıyı çözen ve topluma kazandırmaya çalışan... ama malesef bızım cogu ögretmenlerımızde boyle degıl durum sınıfında bır kaynastırma, bır hıperaktıf, özel ogrenme guclugu gosteren, zıhın engellı, bedensel engelli öğrencılerı farkettıklerı anda ugrasmak yerıne işin kolayını secıyorlar ve kurtulmak ıcın her seyı yapıyorlar..

film tavsiyesi güzeldi yavrum... tesekkur edıyorum... ve bu fılmden cıkarılması gerekn cok ders var...! umarım empati denen şey bizi bırakmaz ve ınsanları oldugu gıbı kabul ederız her zaman.. eyvallahh;)























3 Eylül 2012 Pazartesi

Vasiyetim - 4. bölüm

1 Temmuzda mezun olduyduk Unıversıteden.. tam da doğum günümde.. doğum günü kutlamalarını hiç sevmedim ama hatırlanmak dışında.. zaten öyle yok arkadaşlarımı çagırayımda kutlayım hedıyeler vs durumları da olmadı.. bi kaç kere arkadslarım, dostlarım sagolsun kutlamışlardı benden habersiz.. güzel olmuştu değer gördüğümü hissettiydim de kendimi bi şey sanmıştım..:p okul bitmişti işte bi şekilde KPSS ye hiç çalışmadım, sınav esnasında da hiç odaklanamadım sorulara.. çözdüm ama ne çözdüm ben de hatırlayamadım.. birazını da sallamıştım.. puanımda ona göre gelmişti tabiki..( 59.842.p) zaten diyordum ilk yıl özelde calısır devlete bır ıkı yıl sonra  gecerım dıyordum.. neyse son sınıfta birde ALES' e gireyim dedım.. O sınavda da zaman yetmedı.. sözeli yaptım, sayısaldan 15 tane çözdüm.. görevli sınav bitimine 10 dakika var demesın mı? tamam Tuğba olmayacak kapa kıtapcıgı dedım.. kapadım cevap anahtarını aldım.. sayısaldan 15 sorudan sonra başladım zig zag çizerek soruların cevaplarını işaretlemeye son 10 dakıka da 65 soru yaptım öle..:)) puanım tabıkı gene düşük..(61 p.) ama biliyon mu yuksek lısansa o puanla kabul edildim.. Rabbimin hediyesi.. sadce ales puanıyla olmuyor tabıkı master ama sonucta 80 puan 70 kusur alan faln coktu..

Ama bılıyormusun ben 8. sınıfta gördugum ruyaya yoruyorum hep bunları.. okuma yönunde hıc zorluk cekmedım cey.. cocuklugumda ıyı bır meslek sahıbı olacagımı hep hıssedıyordum.. ergenlık donemınde.. neden mı ? gel anlatayım rüyamı cok etkılenmıstım.. Rüyamda camıye Kuran ogrenmeye gıdıyorduk hanı her cocuk yaz taılı gırınce aıleler gonderır ya Kuran ogrensın dıye... ben de oyleydım.. neyse Kuran öğrenmeye gıttıgım camıde olurum.. ıkı kapı vardır.. kapının bırınde nöbetcı bekler.. soraraım kapıların ne oldugunu.. derkı bu kapının arkasındakı oda da ALLAH  var der. surdakı kapıda da CENNET.. Allahı gormeyı cok ısterım.. ama ızın vermz gorevlı.. o zman cennete gırerm.. kapıyı actıgımda ıse kocaman bır havuz ve havuzun kenarında rahmetlı babaannem, annem olur havuzu bır turlarım ama aklım Allahın oldugu odadadır.. cennetten cıkarım bı bakarım yan taraftakı oda da nobetcı gıtmıs fırsat bu fırsat Allahı gorebılırım derım.. kapıyı bı acarım kımse yok oda da.. Odanın ortası boş ama oda sagdan sola, yukarıdan aşagı kutuphane gıbı kıtaplarla kaplıdır ve bir sürudur... o zman uyanmıstım... ve düşündüm gercekten bir amacım olmalı dedim geleceeğe dair ve anlatmam gereken şey de orda bellidir.. kitap okuyarak Allahı buldum.. kaan murat yanık dıyor ya '' ben senı anlatmak için geldım yeryuzune, seni anlatmadan dönmem gökyüzüne '' diye.. ben de nefesim yettiği sürece ve Allah bu yönde bana kolaylık sağladığı sürece anlatacam.. biliyorsun ki çocuklar unıversıteyı, kazanıp farklı şehirlere gıdınce dersi anlatan hocalar ve arkadasları tarafından hemen kandırılabılıyor.. o dusuncede ınsanlar unıversıtelerde öğretım gorevlı olabılıyorsa ve bızımde bır idealımız varsa Allahta nasıp ederse ben de Unıversıtede öğretım gorevlısı olmak ıstıyorum.. Rabbım muvaffak eylerde ınsallah olurum.. bu zmana kadar eğitmde hep işim rast gitti bundan sonra da olur inş.. tayın edılen vakıt gelınce  ''O '' ol derse neden olmasın..;)

ilk atamada atanamaıştım sende o kadar yuksek aldın 90 gıttın Elazıgı yazdın.. kabul et salaklık ettin ceylan.. anan baban burda aılen burda ne işin var o puanla elazıgda..:D sonra Allahtan devlet hak cıkardı da döndün geri İstanbul'a.. bende evde beklerken ıkıncı atamaları.. telefon geldi İstanbuldan.. Yeşeren Düşlerden numaramı almışalr arkadastan.. gelin göruselım dıyor kurucu mudur.. ki ben hayatımda İstanbulda 3-4 kez gelmiş bir ınsan olarak.. neyse dedık tamam gelelım cok ısrar edince.. tevafuk bu ki.. 4. sınıfın sonlarında biz havvayla kantınde otururken broşürler gelirdi özel eğitimle ilgili.. gelin calısın bızle dıye.. elimize yeşeren düşlerin broşunu verdılerdi.. havvayla muhabbetımızde de allah allah kım gıdecek İstanbula.. hayır birde neden bu kadar kendılerını belli edıyorlar kendılerını.. o zmanlarda Yeseren dusler dıye dizi vardı stv de... ınsan tedbır amaclı farklı rehabılıtasyon ısmı bulur dedıydımm.. gulduk, eglendık falan neyse.. İstanbula geldık babamla.. haremde bi ındım baba dedım ben ıstemıyorum İstanbulu.. cok kalabalık demıstım ama nerden bılıyım zaman gectıkce İstanbulu cok sevecegımı..:) babamda kızmıştı sen sus, alısırsın demıstı.. hep destektı zaten cnm babam.. rabbim ona saglıklı uzun hayırlı ömur versın annemle bırlıkte... kurucu mudur Mustafa hocayla konsurken evet dedım 2 ay once brosurunuz geldı dedım masadan aldım brosuru gösterdım.. mustafa hoca Allah Allah dıoye sasırdı.. hatta rehabılıtasyon merkezının oldugu sokak Emırdağ sokagıydı bılıyormusn..:) noldu hocam neden sasırdınız dedgımde.. bız hıc bır unıversıteye brosur falan gondermedık ve benden ızınsız de kımse bısey yapamaz dedıydı.. şimdi sıra sasırma sırası bızdeydı babamla.. cunku brosure guvenerekte gelmıstık.. Allahın hıkmetı belkı basıt bı sey ama farklıydı.. belkıde İstanbula alısmam ıcın orda gecırecegım 3 ay buna işaretti.. 3 ay calıstım özelde.. ordaki arkadaşlıklarımı falan.. halan de görusuruz.. Fizyoterapıstlerımız Asiye ve joshephıne hocam.. hatcem, kurucumuz mustafa hoca( bırlerıyle gorusturmeye calıstıydıda ben istemedıydım.. bi ıkna edıp, biiryile görüştürüp evlendıremedıydı..) hey gıdı gunler.. sonra feyza, gökçe, ayse abla, nuri abi kısaca yeşeren düşler ekibi.. Allah onlardan razı olsun ve her işlerinde rabbım kolaylık versin... onlardan da helallık almayı unutma ceylan adıma... onlar istanbulun bir ucunda sultanbeylıde ben avrupa yakasında olsam da gönullerımız hep bırdi.. ıyıkı tanıdıgım ınsanlar arasındalar... 

özelde calıştıgım 3 ayın ardından tercıhler geldı.. hep egeyi yazdım o düşük puanımla.. 59.842 :) ne akla hızmetse.. puanlar yuksek orda.. 21 'ı de actım.. kendı kendıme yaptım tercıhımı annem babam yoklardı hacdalardı.. abım desen kendı derdınde.. ablam almanyada zaten anlamaz Turkıye sıstemınden.. abımı aradım evrakları teslıme gıderken 21 açtım dedım.. acma dedı o da.. doguya gıdersın napacan dedı.. valla abi onu arayıp söyleyecektın.. son dakka da konusup tercıh falan degstıremem dedım.. ne halın varsa gör dedıydı.. ben de agresıf davranarak hadı bye dıye kapadıydım telefonu.. öyelıkle mıllı egıtıme teslım etmıstım evrakları.. 1 hafta 10 gunun sonunda tercıhler acıklandı.. 21 den atandım, devlet benı nere atarsa gıderım dedım.. İstanbul  geldi işte..:) Arnavutköy Eğitim Uygulama ve İş Eğitim Merkezi.. tebrikler faln.. acayip bi duygu işte.. :)) 

hocalardan biri hangı arnavutköy dedı.. hemen okulu aradım oraya atandım diye.. mudur yardımcısı cıktı.. şey pardon ben atandım ama hangı arnavutkoy demem kalmadı.. mudur yardımcımız Tuncay hoca bogaza bakmıyor hocam bızım okul öburu dedı.. hı tamam olsun dedım anlıcam 16 Aralık 2009 ıtıbarıyle 657ye tabii oldum..:) 25 Aralık 2009 da ise asli görevime başladım cok şukur.. okulun ilk kadrolusu bendim..:) kucuk şirin bi okuld köy okulu gibi.. 4 öğrencim vardı.. yardımcımda vardı.. 

ama en üzücü nokta şu ki ceylan ben meslegımın ilk haftasında sınıfımdaki bir öğrencimi kaybetmiştim.. vefat etmişti.. nasıl mı? belki şimdi onunla aynı yerdeyızdır.. kımbılır.. hep derim ya Araftayım diye.. elhamdulıllah ınanan ınsanım ahırete ınsallah ınanıyorumdur.. bzaen cok sorguluyorum gercekten ınanıyormuyum yoksa gösterış  mi diye ama ınanıyorum.. ve cennete cehenneme gıdecegım bellı degıl.. gaybı Allah bılır.. ama rabbim beni oyle guzel bır meslekle ödüllendirdi ki dunyada cennetlıkler bırlıkte aynı havayı teneffus edıyor, onlara bırseyler öğretmeye calıyor ve onlarla bırlıkte oluyorum.. kımseye nasıp olmaz cunku kalk sen yabancı dil bölumu oku ama özel eğitimci ol.. o yüzden şanslıyım.. dunyada onlarla birlkte oldugum için.. bizim velılerde hep karamsardır cocuklarını ceza olarak verdı dıye dusunur Yaradan .. ama yukarıda gıbı toplantılarda konustugumda farklı bakmaya calısırlar her bırı hayata.. Ümit hiç bir zman kaybolmasın yüregımızden inşallah.. 

öğremenlıgımın ılk haftasıydı.. 3. gunu Yaren Büşra diye öğrencim.. down sendromlu.. 10 yasında.. hala resmı mevcut bende.. cok sevmıstım ogrencılerım hepi topu 4 taneydı dedım ya.. hastaydı Yaren Busra.. gözlerınde rahatsızlıgı vardı.. böyle tanışma faslı gectı.. gözlrınde çapak vardı aldım ıslak mendılı yuzunu bı guzel temızledım.. öptum böyle kokulu kokulu beni sevdin mi falan diye ben senın yenı ögretmenınım demıstım.. böyle alımlı evet sevdım falan dedıydı.. ama bılırsın kı bızım cocuklarda dıl konusma da problem oluyor  gulumsemesınden anlamıstım.. ertesı gun yılbası tatılı dıye o gun okulda kutlamamızı yaptık.. servıslere bındırıdım kontrolunu yaptım öğrencılerımın gondermıstım evlerıne.. tatıl cumaya denk gelıyordu.. ben de pazardan alılerı ararım aıle gorusmesı yaparım cocuklar hakkında diyordum.. Pazar gunu oldu sıra Yaren Busrayı arayım dedım annesı cıktı.. tanıttım kendımı.. yarın okula yaren busrayla gelın bı gorusme yapalım dıye kadın oldukca soguk kanlı.. kaybettık dıyebıldı.. nasıl yani dedım? sasırdım.. öldü hocam dedım ben de aglamay basladım.. meger Büsra cuma gunu banyo yaparken basını banyoyanın kuvetıne carpmıs beyın kanamsı gecırmıs.. kendıme gelememıstım uzun sure meslegımın ılk haftasında.. cok uzulmuş, cok aglamsıtım...  :(( 

sonra dıger ögrencılerıme baktıkca, okuldakı ögrencılerıme baktıkca her bırı bır gun ölecek ya da he r an ölecek korkusu kaybedecek korkusu sarmıstı içimi.. ben dedım böyle hısedıyorsam aıleler ne dusunur dedım.. cunku kımı aıllerde kurtulma olarak goruyor cocuklarının ölduklerını.. ne bıleyım özel gereksınım cokcuklar cok farklı ceyy Rabbım aılelrıne sabır versın dunyadakı bu sınavlarında.. eskı gunlerıme döndum bugünlük bu kadar hüzün bastı.. Yaren büşradan bahsedınce.. nöbet gecıren ve bır sanıye sonra ne olacagımızın garantısı olmadıgını dusununce...:S

2 Eylül 2012 Pazar

Vasiyetim - 3. bölüm

mezun olduk işte bir şekilde üniversiteden daha o kadar çok anı var ki gelmiyor hemen aklıma.. üniversite 3. sınıfta bizim İsminazzla yani hamsiyle tanıştık.. kırmızı saten pijamalarım vardı...:) onlarda yurdun mutfağında oturuyorlardı.. yani ismilerin grup bizim gibi bir yıl şahikada kalmışlardı ben de yanlarına gidip, aa siz de mi şahikadan geldiniz diye muhabbete girip tanışmıştık hamsiyle.. hep derdi hamsi seni kırmızı saten pijamalrınla hatırlıyorum diye..:) sıkı trabzonsporluydu.. takdir ederdim ve etmişimdir hep.. şimdiki gibi başta samimi değildik, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor artık..ve  espirisi, doğallığı, kıvrak zekası faln hiç sıkılmamışımdır yanında.. birlikte trabzonlular toplulugu nun horon öğrenme kursu vardı bir yağmurlu günde ona gittiydik hamsiyle.. horon teptiydik.. ne eğlendiydik öyle.:) ama söyle bıraksın trabzonsporu FENERLİ olsun..:P vasiyettir İsminaz yerine getir haa..:)) şaka bi yana bırakma hamsi takımını trabzonsporu tutmak yakışır sana.. başka takım olmaz yanii ama fenerin bi maçına git ve benim yerime fener lehine avazın cıktığı kadar bağır.. bunu yerine getir oldu mu?? mesela fener - gs ye gidebilirsin zaten sen de sevmıyorsun gs yi artık..:)) seni de çokk seviyorum her ne kadar bankacı olsan da..:) bana sürekli her geldiğinde kredi vs diye girmen falan caiz değil laaa faiz falan bırak allasen..:PP sen de sevmiyorsun bankacılığı ama yapacak bir sey yok bir yerlerden başlaman gerek hamsi bakarsın bir gün elini ayağını cekmiş seminerler vererek kazanıyor olabılırsın.. Allahım hakkında en hayırlısını versın ınsallah.. sen de hakkını helal et senle de az dalga gecmedıgım degıl hanı su Eyupte sahurumuzdan sonra olan olay az dalgasını gecmedım..:)) aklında geldıkce beni hatırla..;) ha bir de Allahını seversen bir Türkçe dilbilgisi ,yazım imla, falan bir kurs acılırsa halk egıtımde gitt olur mu??:D:D anladın sen...:)) ve de sen de hakkını helal et yavrumm benden yana gani gani helal olsunn..

ceylan haavvma bir de şu olayı hatırlatın ve gülün emi.. havvayla mecburiyet caddesınde gezıyorduk bir gün.. bankalara dogru geldıgımızde kızılay ambulansını gördük.. hadi gel kan verelım demıstı.. tamam hadi diyerek forumu doldurduk.. meger bızım hatun bana caktırmıyor kan degerının dusuk oldugunu, kan veremeyecegını bılıyormus beni kobay olarak kullandı.. ee hemsıre ona siz kan vermezssınız dedi.. bu gulumsuyor degerım kacmıs falan dıye sohbete koyuldu.. bılıyorum zaten falan dıyor bana da sizi şöyle alalım dmesınler mı?? Allah cezanı vermsın havva demıstım.. ben kan verırıkende bana guluyordu dana..:) sonra soda ve cokoprens verdılerdı bana da versene demıstı hadı len ordan dedıdyım kendım yıyecekken köpek cıger dayanmadıydı..:)) hatırlat bunları ona salak beni ne hallere soktuydu..:)

ha birde yıne unıversıtedeyız... bızım hocoların odasının bulundugu korıdor.. havvaylayız gene.. danışman hocamızla bır sey gorusmemız gerekıyor ama odasında yok.. bızım hocaların karsısındakı odalarda muzik hocalarının bulundugu odalar.. havvayla bızım danısman hocayı bulamayınca yürümeye başladık havvayla korıdor boyu.. ben bi ara arkamaı döndüm '' nerde bu hoca gene nerelere kayboldu diye havvaya söylenırken.. elımı omzuna atmıstım.. yuruyoruz yan yana ama allah allah dedım kol baya kalın gelıyor bızım havvanın kolu ince olur... neyse kafamı bı cevırdım öne ana havva benım 5-6 adım önümde bana bakıp karnını tutarak guluyor bende muzikcilerden yaşlı bir bayan hocanın omzunda kollarım ve hoca da bana şaşkın şaşkın bakıyor.. hocam cok ozurdılerım falan ama korıdordakı mıllet gulmeye baslamıstı sonra tabıkı ben havvayı kovalamıstım..:D nasıl gulmustukk allahtan hoca bısey dmedıydı...

bırde mecburıyyette gene dolasırken havuz var hanı eratay otelın orda.. cocuklar  ıpı sapı olamayan tınercı kılıgında cocuklar var ya onlar ıste  balonlarını alıyorlar dolduruyorlar falan 3-4 taneler bende dururmuyum laf ettım oglum gıdın burda oynamayın pis pis suları balona koyup agzınıza alıyorsunuz dedım.. ıslatalım mı sızı dedılerdı lan yuru gıt dedım ben cadde de kacmıstım ama havva bı sey olmaz dıye beklıyordu.. arkamı bı dondum cocuklar havuzdan  balonlara koydukları sularla nasıl ıslatmıslardı..:D:D:D

 bunları havvaya okurken anlatır gülersiniz olur mu..:) ben de size eşlik ederim öte taraftan..;)



1 Eylül 2012 Cumartesi

Vasiyetim - 2. bölüm

vasiyetimin bu bölümünde universite yıllarımı anlatmaya çalışacam Ceylan.. sonraki bölümlerde öğretmenliğim ve  çocukluğuma inerim artık..  ne kadar dengesiz bi anlatım olacak dimi? normalde sondan başlayıp başa doğru giderim... vasiyetımde de hayatımın ortasından, sona gelip.. sonra başa dönüp anlatacam... şimdi bile karıstı ortalık kurduğum cümlelerle..:) son deyince aklıma da ne geldi bak gazeteleride sondan başlayarak okumayı hep sevmişimdir ha birde ilköğretim, lise, unıversıte gırdıgım her sınavda da soruların sonundan başlardım hep cözmeye..:)) nerde kalmıştım..

universite yıllarım... 4 yıl Bolu' da acısıyla tatlısıyla cok guzel zamanlarım gectı.. Bolu'yu sevdim ben küçük, şirin güzel bir şehirdi..Bahçelievler, orda köşedeki çelik market.. hala duruyormu kı acaba yerınde sabahları alırdım gazeteleri, dağıtırdım evlere.. sami yusufta kulağımda.. anlamadığım bi şey de dairelerde hep en ust katta olurdu.. söyle de orta katlardan faln tutsunlar evlerii artık..:)  senle aynı evde değildik ama aynı mahalledeydık ceyy.. öğrencilerin çoğunlugu Boluyu, esnafı sevmezdii  birde.. ama bana bir zararı olmadı ve sevmiştim işte.. abantı, gölcüğü.. ki Gölcük bahar ayında acayip güzel oluyor .. resmen insan iliklerine kadar hissediyor rahatladığını o temız havayı içine cekınce Gölcük'te.. sen de arada sırada gidersin olur mu? beni anarsın, etrafını da bir defa turlarsın.. hatta orman bakanlıgının evi yok mu hani tam ortada ordada bir iki fotograf cekersen hıc fena olmaz yani..:)) Bolu'da bir de ''kökezi'' sonra halkın konuşmaya '' abüsünün, ablasunun..'' diye başlamaları hep kulaklarımda ceyy.. birinci sınıfın ilk dönemi bittiğinde kamp olmuştu ilkbahar apartmanında hani şu bankalar caddesinin arkasında olan yer.. orda gecirdiğim kampı, yaşadıklarımda hep aklımda..
 ''O ''gelmişti.. miss gibi kokularla öteden.. yine gidersen ben öldükten sonra oraya da git , en azından geç önünden.. şahika sokagından gecmeyi de unutma..:) '' zaman '' ezgisini '' tomurcuklar'' ilahisini cok sevmiştim.. söylerdim size ne zaman bir araya gelsek ''hadi tugba zamanı söyle derdin'' hatırlıyon mu?... hep derim ya:  sözler gizlenmiş mısraların arasından dinledikce cıkıyor ortaya.. huzuru hıssetıgım her anda ' zaman '' ezgısı var kulagımda dıye... hep oyle oldu ömrum boyunca hep sevdimm o ezgıyı de.. gurbette olunca hele bırde yagmur yagdıktan sonra daha bır anlamlı oluyor işte..

2. öğretim oldugumuzdan dolayı gece yurda 23 sularında gırerdık.. acıkırdıkda bazen yemekhanenın kapısı ack olurdu bazen de kılıtlı.. gızlıce çikolata, recel, zeytın faln yuruturduk..:) sonra içimiz rahat etmez müdüreye söylerdik.. bilirdi o da bizi.. biz yürütürken hiç sesini cıkarmazdı... makedonyaya gitmişti en son.. kim bilir nerelerdedir.. onu da bul selamlarımı ilet diyecem ama o zor olur... o yuzden demıyorumm:))

hatırlıyormusun televızyon hep bozuktu yurtta.. sonra anladım yemekhanedekı kablolalrla oynayıp bilerek bozduklarını... gizlice gider bütün kanallları ayarlardım, haydaa ertesi gun tekrar bozuk ama yılmadım onlar bozdukca ben ayarladım... ole ızlemeye calısırdık macları.. milan macı vardı gidemedydım hani su 4-0 yenıldıgımız...sizin serapla maca gıttıgınız, shevchenkonun macta devlestıgı.. abbooo o neydı la oyle..:)  ama ınadına ertesı gune ben gene formamı gıyıp kampuse öyle gıttydım..:) hey gidi gunler...

birde Yavuz Hoca vardı sizin,  bizim sözlü anlatma girdiydi.. adam galatasarylıydı.. her hafta konu anlatıyorduk bır hafta konuyu serbest bırakmıstı.. bende 86-87 futbol sezonunu anlatmıstım.. dersın basında ne anlatacaksın dedıgınde galatasarayı anlatacam sızın takımınız hocam dedıydım.. ne sevındıydı bir fenerbahceli olarak galatasayı anlatacak olan arkadsınızı dınleyın bakayım dıye sınıfa seslendıydı.... ben de ee yani hocam diye pis pis sırıtmıstım hoca da anlatacaklarımdan habersizdi..:).. konunun içeriği şaibeli galatasaraya gelince nasıl şampiyon olduklarını, teşfik prımlerı vs dedıkce... adam benı dersten bırakacagını söyledıydı.. fınalde de yanıma gelıp bosuna yapıyorsun.. kalacaksın bu dersten demıstı.. bırakın hocam canınız sagolsun demıstım..:) ama gecmıtım... Yavuz Hocayı da cok sevmıstım.. En son gazı unıversıtseıne gecmıstı sımdı kım bılır nerelerdedır.. unutmadan bırde 1. sınıfın yaz okulu kaldıgım dersler..

inkilap tarıhı, bireysel farklılıklar... millet dalga gecerdi..
- hangı dersten kaldın?
-  Tarıh.
- ne tarıhı
- İnkılap Tarıhı
-yaa.. İnkılap Tarihi demek.. hangi hoca giriyordu?
- Nuray Hoca..
- hadi yaa.. Nuray Hoca mı?.. neyle kaldın?
- FF
Resmen dalga konusu olmuştum..o dersten kalınr mı diye.. yaz okulunda gectıydım.. en arkaya otururdum bir başıma başka kitaplar okurdum.. arada sevdığımım yerlerı de not ederdım yanımda bulunan not defterıne.. hocanın dıkkatını cekmıs.. oturudugu yerden hıc kalkmazdı.. sen arkadakı sen cok guzel dınlıyorsun.. notta alıyorsun aferım falan demıstı.. ben de bı toparlanmalar falan... hıı hıı tabıkı hocam dıye onayladıydım falan..:) ama dınlemedıydım hıc dersı sonra odasına  helalesmeye gıttıydık ama dınlemedıgımı hıc bılmedı O da..:) daha neler neler yaşadık/yaşadık üniversite yıllarında bir o kadar komık ve eğlenceli..:)

Universite 3'te Erdi Çavuş girdi hayatıma..Down Sendromluydu hatırlarsın.. sabah derslerı 9 da baslardı Kamuran Amca beı alırdı yurttan.. sonra Erdıyı alırdık.. okula gıderdık.. 3 te ders bıterdı.. Mebrure Teyze bırakırdı benı yurda.. ordan alelacele bazen yemek yer bazen yemzdım.. 4 bucuktakı derse yetısmeye gıderdım.. Boluya gidersen onuda zıyaret et emi.. ''Tuğba seni cok sevmiş çok selamı var de..'' adres olarak Kamuran Amacaya gıdersen o götürür seni.. Bolunun Sesi gazetesi Şahıkanın arka sokagında.. 2 yılımız öyle gecmıstı Erdıyle de.. sınıfındakı cocukları da cok sevdım.. muzafferi, mıthatcanı, onuru, emrecanı, zeynebı, tahsıncanı, burak'ı, kısaca sınoftakı hepsını.. cok sahıp cıkmıslardı Erdıye.. sevıyorlardı da.. şimdi lıse son sınıf oldular.. aradan onca yıl gectı hala ararlar..:) msj atarlar.. hepsını cok sevdımm.. onlarada faceden cok sevdıgımı soylersın zmanı gelınce..;)

Hasan AVCIOĞLU Hocam.. onu da cok sevmiştim hemen her dersinden kalmama ragmen.. ellerinden öp onunda.. ıkı yıldır Kıbrısta.. inşallah dönüş yapmış olur sen bunları söyleyınce.. ellerınden operken.. maden vasıyet bunları gerceklestır ceyy.. esıne de cok slm soylesın Paşa'nında basını okşasın hala yaşıyorsa Paşa.. yaz okulunda tekrar dersını alırken dersı bıtırdıkten sonra benı odasına cagırmıstı.. en cok sevdıgı deger verdığı Köpeğini bana emanet etmişti onca öğrencının arasından.. evinin anahtarlarını da bırakmıştı.. cok hosuma gıtmıstı bana guvenmesı..çocukları yoktu sverdi de beni de kızı gıbı görurudu.. mezunıyette de selam verıdgım de ailen gel mı Tugba demıstı..? geldı hocam burdalar.. Babanla gorusmek ıstıyorum dedıgınde babmı cagırmıstım.. babama o kadar guzel cumleler kurmustu benım hakkımda hem onure oldum, hem de cok utandım söyledıkelrının karsısında.. yerımın farklı oldugunu bılıyordum ve onunda esının benım yanımda farklı oldugunu o da bılıyordu.. ellerını op olur mu cey ?? onun hakkında bunları da yazdıklarımı da ilet Hocama..

Bölüm Başkanımız Ahmet Hocamında ellerını öp.. çok emeği var üzerimde.. sürekli takılırdı bana bırak şu feneri.. beşiktaşı tut diye.. kendısı beşikaşı tutardı.. odasında her muhabbetımızde beşiktaş fener mevzusu hep gecerdi.. ha bir de Boluspor.. bi cıkaramdıydık lige.. inşallah çıkmış olur ve cıkar da.. oğluna alacaktı beni güya biz unıversıtedeyken liseye giden oğluna..:) hey allam..:)  Özel Eğitim bölümündeki bütün Hocalarıma slm söyle ve tek tek ellerinden öp.. hepsi haklarını helal etsin..






31 Ağustos 2012 Cuma

vasiyetim - 1. bölüm

Öncelikle Ceylan bu kutsal görevi  üstlendiğin için Allah razı olsun senden... vasiyet yazmaya, bir gün bana geldiğinde karar vermişitik hatırlıyorsan.. buna sebepte büyük ihtimal Van depreminde Havva ve Serkan'ın 33 saat sonra enkaz altında ölümle hayat arasında gelip gitmeleri ve  hayata sımsıkı tutunmalarıydı, benim sınıf arkadaşlarımı o depremde kaybetmemdi ve Havvanın babasının onları ziyaret için kalkıp Sakarya'dan Van'a gelmesi aradan iki gün gecmeden depreme yakalanması, 4 gün süren mücadeleden sonra enkaz altından çıkamamasıydı.. belkide bunlardı yazmamıza sebep.. Ömrümüzden ömür gitmişti hatırlıyorsan.. Allah o günleri bir daha yaşatmasın inşallah.. Havvanın karnında 5 aylık bebegıyle telefonda öldü haberlerini aldıkça, onun öncesinde sınıf arkadaşlarım Emel ve Oktay'ın enkaz altından sarılı bir şekilde cesetleri haberleri aldıkça ki o süreçte yanyanaydık neler yaşadık biliyorsun.. bak şimdi bile yemin ederim gözlerim doldu..:(( o zmanlar Bolu'ya derse de gidiyordum hatırlıyorsan .. ilk gittigimde 4 yıl boyunca aynı sıraları paylaştığım sonra hocalarımın odasına her girdiğimde Emel ve Oktay canlandı gözümün önünde.. ayak izleri fakültenin her yerindeydi ama artık yoklardı.. o an neler hissetiğimi hangi duygularda olduğumu sen anlayabilrsin.. Allah'ım inşallah onları cennetine alsın sadece Emel ve Oktay için değil Ali Amca ve  depremde kaybettiğimiz meslektaşarımızı ve vatandaşalrımızı da .. Rabbim geride kalanlara da sabır versin inşallah.. çok zorr çokk!!

nerden nereye geldim vasiyet yazmamıza sebep bunlardı belki de dedik ya ondan işte.. Annem ve babam konusu her açıldığında ölümle nikahın saati şaşmaz der.. haklılarda sırası gelen gidiyor ve bir sebebe bağlı olarakta bir bir vakti gelen bu dünyadan elini eteğini çekiyor.. ve görüyoruz ki bir gün, bir dakika önce telefonda görüştüğün ya da karşılaştığın bir arkadaşınn, eşinin, dostunun bir bakıyorsun ölüm haberi geliyor..

ölüm haberini aldığında ölen kişiyle geçirdiğin hatıralar canlanıyor, beliriyor göz önünde.. gözden damlaların süzülmesine engel olamıyorsun artık.. o kişiyle/ kişilerle geçirdiğin her an kare kare film şeridi misali akıyor birlikte yaptığınız güzel şeyler geliyor aklına.. benim mesela Havvanın öldü haberini alınca gözümde beliren üniversite 1. sınıfta yurda tanışma faslı başladığında Havvanın da aynı bölümden olduğunu öğrendiğim ve onunla geçirdiğim çok güzel zamanlar gelmişti.. birlikte gecirdiğimiz kimseye diyemediğimiz kendi evimize cıkma esnasında onun yaşadığı zorluklar, sonra onun Yağmur yurduna çıkması ardına ben evde kalırken yemiş olduğum arkadaş kazığı Hazar ve Zeynepten bahsediyorum.. İçimde hale acısı var ama halel ediıyorum hakkımı onlara da.. gerçi hep diyorum ''ya hakkımı helal etmıyorum'' kadar gereksiz bir cümle yoktur diye.. herkese hakkım helal olsun Ceylan hem de herkese..

Ceylan seni çok seviyorum.. sen her ne kadar içinde yaşasan da bazı duygularının anlayabiliyorum seni fazla üstüne gelmiyorum, üstelemiyorum ama çünkü kabul et anarşist bir yapın var..:)) şaka bi yana sen gerçek bir dostsun, universitede iyi ki tanıdım dedğim kişlerin başında geliyorsun.. demir baş listemde adın var yanii..:)) hadi iyisin Allah'ın danası..:)) Havvam, Sen, isminaz, fatmam, büşram, mervem  ve az sonra sayacağım bütün isimler..

ilk unıversıte de Büşramla tanışmıstık.. ben babamdan ayrılınca aglamaktan uyuyakalmısım.. kalkerken gözlerım ılk Büşrayı gördü..:) işte dedim hayallerımdekı kız..:P tabıkı öle demedim ben guluyordum yarı uyanık büşrada bana.. o da bana guluyormus uyanırken bır ınsan neden gulerek uyanır dıye..:)) oyle olmustu.. ertesi gun bizim kocaman sandıgımız ama sadce mecburiyet caddesınden meydana gelen Boluyu kesfe cıktıgımızda Büşra çıtçıtlı badi yani zıbın almak için yukarı carsıya gıttıgımızde adamın busray bebek zıbınını uztması..:D:D çok seviıyorum onu da Allahım ınsallah annesının babasının da onay verebılecegı kafa yapısına uygun bır ınsanı cıkarır ve ınsallah evlenır kım bılır belkıde evlenmıs olacaktır bunları sen okurken.. hakkını helal etsın o da benden yana da sonuna kadar helal olsun..

sonra Havvam'a gelınce 4 yılımı her anımı onla gecırdım.. yedıgımız yemek, ıctıgımız su ayrı gıtmedı.. cok sevdık bız bırbırımız cokk.. Serkanla ilk çıkmaya başladıklarında kıskanmıştım arkadsımı dostumu kaybettım dıye.. ama bır seyde yapamıyordum mutluydu cunku ve delı doluydu..  yalnızlık beni o zmanlar ıyıce sarmıstı..bir seyde yapamıyordum.. dakka başı Havvayla, Serkanın yanında olmazdım.. yalnız takılmaya basladım.. Fenerbahceyı daha cok sevdımm.. sevdıkce sevdımm.o yuzden sakın ban vasıyetnde başka takımı tut deme Ceylan..  gercek forma alırmıyım ben de bir gün diye beklıyordum hep.. benımde olur mu dıyordum öyle zengin takılıpta paralar sayan insanların samımıyetıne guvenmıyorum ceyy .. cunku ceplerınde para her an her ıstedıgını elde edebılırler boyle FENERBAHCILER cok var ya da cogunlugu boyle ama bızım oyle degıl.. gercek formayı nasıl alırım ya da meslege baslayım alacam dıye dusunurken yurtta Canakkale gezısı olmustu.. Denizliyle de maçımız vardı ve hiç unutmam dönüşte İstanbul'a ugramıstık.. yusa ttepesı falan gezmıstık.. balık ekmek yiyecegımız soylenmıstı.. Allah'ım dedım keske su kola kapagının altında forma yazssın demıstım.. forma cıksın demıstım.. cola turca sagolsun kapagı acmamla ilk gercek formama o zman kavusmustum.. Boluya dondugumuzde Havvayla  armıstıkta 1 hafta ıcınde formam gelmıstı.. gun boyu hıc cıkarmamıstım yurtta..:)) işte kimileri gider cebınden cıkarırarak sanıyesınde alır formayı kımı de benım gıbı kapaklarda arar umudunu...:)  ölürsem o Formam senın olsun  Çubuklu arkasında tugba 12 yazıyor..şimdi bizimde onlardan bir farkımız yok ama ben geldıgım yerı unutmuyorum ceyy.. annemin babamın yoktan varolduklarını bu zmanımıza yoktan geldıgımızı... şu gunumuze bınlerce şukurler olsun... o gun gs sampıyon olmustu Boluya donerken cok uzulmustum cok aglamsıtım işte.. cok sevıyordumm cunku.. ilk maçım Chelsea& Fenerbahce macıydı.. bır gun dıyordum bende saracoğluna gıdermıyım dıyordum.. gıdenler gıbı bende takımıma destek olurmuyum dıyordum.. kendım gıtmeye kalksam ögrencı halımle nere gıdecem.. anneme babama desem ne işin var, başına bir iş gelir dıye kafmı kırarlardı.. maç içinde gondermezlerdı... o sene Allah'tan özel ders vermeye baslamıstım da tam haftasında almıstım paramı.. hıc unutmuyorum 50 tl vererek  bızım unıfeble gıdıs gelıs gıtmıstık maça.. :)) cok farklıydı be ceyy bıde ustune 2-1 yendıydık.. bırde 2 golde bızım bulunduugumuz  kale arkasında(TURK TELEKOM) olmasın mı? abbbooo cokk farklıydııı.. bakk gene heyecanlandımm Allah belamı versın...ben fenerbahceyı sevıyorum cey.. Azız şıke yapmıs olsa da, takım sankı babasının malı davransa da umrumda degıl ınankı... benım ıcın AZIZ olan sadce FENERBAHÇEDİR.. ve itiraf edeyim galatayasaryı hıc sevmedım.. gercı gs 'da dermıs cok umrumuzdasın tugba dıye ya..:) beşiktasın bestelerını, trabzonsporun takımlarının deli gibi arkalarında durmalrını baglılıklarını sevdım.. Es-Esımı de ayrı sevdım..Anadoluya ılk kupayı EsES getırdı cunku...:)

Yağmur Yurdunda oda arkadslarım başta gene Havvam.. Fatmamm..Mervemm..gizemm...

havvayla materyal hazırlaken fatma cok ıyı hatırlar cantasını bosaltıyordu benımde lavobada ısım vardı.. bıber gazını ckrmıstı.. elıme bıber gazını almıstım.. havva yerde oturyor sıkamazssınn dıyerek odayı bıber gazına bogmamla.. lavobaya fırlayıp kapıyı kıtlemem bır olmustu.. bızım kızların oksuruk seslerıyle odayı terketmelerı, yurdun görevlısının noluyor burda dıye gelmesı..:) bunları anlattt öbür taraftaa da siz konusrken ben tebessumle sıze bakıyor olacagımm..:) fatmam ınsallah atanmıstır.. kamu yonetımı okurken senden olsa olsa muhtar olur fatma dıye dalga gectıgımde hıc bı zman bısey demedı.. sen bu okulu 5 yılda bıtırecen gızım sızın fakultenın onunde ızzet baysalın heykelı bıle elını havay kaldırmıs 5 ı gosterıyor dedıgımde.. salak Tugba dıyerek gulmelerını unutmucamm...

mervemm cabuk bıraktı bızı.. ızını kaybettırdıde.. cok aradım cey cokk telefonla, googledan kızkardesı esradan ama ulasamadım... buyukler oyle ıstemıs evlenecegı kısı ust mertebelerdeymış... tedbir amaclıymıs... yemişim boyle tedbırı.. ust mertebelerı ınsanlar neden bu kadar önemelı goruyor ceylan vallahıı anlamıyorum... anlam vermeıyorumm... acıkla bana...?? Peygamberımız ıkı cıhan serverı bır hurmayla tutardı orucunu, hasırda yatrdı zmanında kı o Allahın en sevgılı kuluyken zeerre kıbır yokken kımseye kucumseme yokken neden ınsan bellı yerlere gelınce oncekı yerlerını unutup gecmıstekı arkadaslıklarını bır kenara atarcasına bıtırıverıyor..?? bız oyle ınsanlardan olmayalım ceyy.. son umdumm kaldı Boluya ılk gıttıgımde tc numarasını  eskı kayıtlardan cıkarıp ordan adresıne ulasmak... ınsallah ölmeden son kez merveyı gormus oluruz ve sorarız bu kadar kolaymydı merve dıye..?

şimdilik bu kadar yazdım vasıyetımı tek tek oku ceylan sanırım cok sayfaları kapsayacak..


29 Ağustos 2012 Çarşamba

beklenen sevgiliye..

28 Şubat 2011


Yolu gözlenen beklenen sevgili..
Birgün gelecek-miş- gibi bekliyorum seni..

- miş gibi dediğime bakma, geleceğin rivayeti olmaya sakın ha, sakın kalkma.. Zaman su misali
akıp gidiyor, kaybedilen yıllar, geçen zaman biliyorsun ki geri gelmiyor.. elbette nasip- kısmet bu işler ama olmuyor işte olmuyor işte ey yolu gözlenen beklenen sevgili olmuyor.. her ne kadar bu iki kelimeden güç alsamda , bu iki kelimeye yürekten inansamda etrafta olan mutlu beraberliklere elimde olmadan özeniyorum ey yolu gözlenen, beklenen..

İçimdeki umutların azalmasını istemiyorum, zaman daha da ilerlesin hiç istemiyorum. elbette umutlarım var sana dair, aşka dair.. Aşık olmak istiyorum en başta ey sevgili AŞIK.. ne olur varlığından haberdar et beni, artık hayatına, yaşamına kat beni..

Ey yolu gözlenen, beklenen sevgili şimdi nerdesin, kimsin, kiminlesin..? ya da ne yapıyorsun..? kimbilir..? kimbilebilir..? belki başımı kaldırsam yanıbaşımdasın, belkide uzanamayacağım kadar çok  uzaklardasın.. acaba diyorum sen, acaba gerçekten varmısın..? yoksa öyle gelip geçici bir şeymisin, nesin..? içimdeki his var var olduğunu söylüyor biliyormusun, zamanı beklediğini söylüyor..

Zamanı geldiğinde karşıma çıkacağını söylüyor.. ama Sen, sen ol zamanı, arayı uzatma, kısa tut elinden geldiğince.. hem bir gün daha erken tanımış olsak birbirimizi fena mı ey yolu gözlenen beklenen sevgili..? geceleri dua ediyorum Yaradana hayırlı bir eş olman için, benimde sana hayırlı bir eş olmam için..

Zor bir insan olduğumu biliyorum..  benden sana söylemesi senin için bu durum hiç kolay olmayacak.. Mesela; kolay beğenmiyorum, tipe de önem veriyorum bu da kabul, karakter desen zaten başta olması gereken bir şey.. çok şey mi istiyorum senden? yok canım istemiyorum bence..:) ben beğenirsem varsın elalem senin için kaşı böyle, gözü şöyle desin hiç önemli değil gerçekten.. umrumda dahi olmaz.. şimdi gelelim tipe.; herkes için geçerli olan benim içinde geçerli.. aslında biliyorsun ki bir insanı dış görünüşü etkiler en başta yani kalbe giden yol dış görünüşten geçer.. bu yüzden tipin düzgün olacak her şeyden önce, günümüz çağına uyacaksın, başta spor olacaksın, atletik olacaksın.. olacaksın ki beni etkileyebilesin... sonra takım elbiseyi giydin mi '' İşte bu benim EŞİM '' diyebileyim... gerçek şu ki; her erkeğe yakışmıyor takım elbise ama sana yakışmalı..:) bir ağırlığın, bir havan olmalı..:P gelelim en önemli konuya '' KARAKTERE'' eğer ki tipin düzgün olsun, karakterin olmadığı sürece uğraşman boşa olacak benden demesi.. karakterin sağlam olacak bir kere, dürüst olacaksın, güven vereceksin, sadık olacaksın eşine yani bana.. çay gibi olacaksın sıcak olup insanların içini ısıtacaksın yani samimi olacaksın, şeffaf olup güven vereceksin ve  insanlar arası ayrım yapmayacaksın.. nereden geldiğini ve nereye gideceğini unutmayacaksın.. unutmaki  birde kökünü beğenmeyen ağaç kurumaya mahkumdur.. kendi annene babana da önem ve değer vereceksin..

evlilikte elbette tartışmalar olacak ama tartışma oldu diye gözün dışarda olmayacak sevgili..
tartıştığımız konu her neyse başımızı yastığa koymadan halledilecek, ertesi güne küs kalkmayacak şekilde..;) sarılıp yatacağız her ne olursa, varlığını hissetireceksin her durumda.. yeri geldi mi ben, yeri geldi mi sen alttan almasını bileceğiz, idare edeceğiz birbirimizi.. 
edepli olacaksın bu arada , dedim ya saygılı da olacaksın, ahlaklıda.. nerde nasıl davranılır bileceksin.. oturup sohbet edeceksin , yeri geldimi kalkıp eğlenmeyi bileceksin.. denge insanı olacaksın.. her an ölecekmiş gibi şu anı yaşayacaksın, hiç ölmeyecmiş gibi hayatı yaşayacaksın.. kısacası ANI yaşayacaksın.. anı yaşayacaksın derken boş yaşamayacaksın anlamlı, kayda değer yaşayacaksın.. benim gibi şimdiki zamana sadık olacaksın..;)

unutmadan yukarıda yazdıklarımın her biri benim içinde geçerli.. madem birlikte devam edeceğiz bunları birlikte devam etmemizde bir o kadar önemli... bir şeye daha değinmek istiyorum Ey yolu gözlenen, beklenen sevgili, bilmiyorum NAMAZ kılıyormusun, kılmıyormusun ama ben kılmanı isterim benim gibi.. destek olurum her türlü ama biliyorsun benimde zaaflarım var bende destek beklerim.. NAMAZ dinin direği.. bir de Kur-an'da bakara suresinin 45. ayetinde nasıl ince bir çizgidir ki '' Namaz Allah'a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir..'' yazıyor.. ee ahiterete de inanan insanlarız elhamdülilllah, kabirde sorulacak ilk soru da namaz.. bu yüzden namazımızı kılalım emi.. ebedi bir mutluluk, ebedi bir hayat varken senle neden sadce bu dünyayla sınırlandıralım ki kendimizi..